"Yaşananlar savaş bile değildi. Kim böyle savaşır ki? Kadınlar ve çocuklar da vardı. Yaşlı insanlar, yani bütün bir şehir. Bütün bunlar ne için yaşandı?"
Acaba her gün ne düşünmüşler, neleri akıllarından geçirmişlerdir? Sıkıntıları, dertleri neydi? Hayatı konusunda her saniye korku içinde yaşamayan, ömrünü bir gün bile uzatmak uğruna savaşmak zorunda kalmayan bir insanın ne gibi bir derdi olabilirdi ki?
Beyni boşalsın diye, hiçbir şeyi umursamasın diye, bir hata yaptığı düşüncesi kafasında dolanıp durmasın, ona acı vermesin, beyninde çınlayıp durmasın diye. Hiçbir hakkı olmadığını unutsun diye. Basıp gitmesi gerektiğini unutsun diye.
Ölümün kaçınılmaz olduğunu herkese bilir... ama yinede insan kendisine hiç bir şey olmayacağına, kurşunların bir başkasına isabet edeceğine, hastalıktan korunacağına inanıyordu. Ve ihtiyarlık henüz o kadar uzaktaydı ki... bunu düşünmesine bile gerek yoktu.