Eser dört kısa öyküden oluşuyor. Öykülerin ana teması toplum ve din baskısı...
Yaşarken, ölen bedenler ve ölürken dirilen ruhlar...
Halil Cibran, cesaretli bir bireyin, doğruları söyleyerek zincirlerini kırmasını ve arkasından baskı altında ki bir köy halkını sürüklemesini "Gavur Halil" adlı ilk öyküde oldukça iyi kurgulayıp, doğruların her zaman taraf bulduğuna, insan fıtratı gereği cesaretli bir bireyin arkasında güç oluşturup, zalime karşı gelerek kendi ruhunun derinliklerine yeniden ayağa kalkmasını, kelimelerle zenginleştirerek, zulme baş kaldırışı oldukça iyi işlemiş...
İkinci öykü olan, "Mezarlar Ne Söyler?" adlı öyküde ise, insanın yarattığı töre ele alınmış. Bir Kralın huzuruna getirilen suçlular hakkında verdiği hükümler irdelenerek verilen cezalar ile işlenen suçların neredeyse aynı olduğu, fakat birinin adaleti diğerinin ise sucu teşkil ettiği için sorgulanışını ve her olayın arkasında gerçekten ziyade nasıl göründüğünü sorgulayan bir öykü ve oldukça başarılı. Nedeni ise, gördüğümüz olayların arkasındaki olaylara değilde o an görünenler arasında ki farkı yansıtması...
Üçüncü öykü, Verde El-Hani adlı kadının aşkını, sadakatsizliğinin sebebini ve kendince haklılığını anlatıyor...
Son öykü ise Gelinin Yatağı...
Bu öyküde ise zor bir aşkın hüsran dolu sonu var.
Dediğim gibi tüm öyküler toplum ve din baskısına baş kaldırı...
Yazarın her kitabında olduğu gibi bu eserini de, gücü elinde bulunduran rahiplerin, güç sahiplerinin güçsüzlere ve düşkünlere uyguladıkları ezici zulümlerini düşünerek ve sorgulayarak okudum...