Milena ve Kafka'nın ölümünden sonra bir arkadaşları tarafından yayınlanan bu mektuplar edebi açıdan olduğu kadar, Kafka'yı tanımak açısından da çok güzel oldu benim için.
Yaşamaktan korkan, ürkek, karmakarışık bir adamın tüm nefes alışlarını bağladığı bir kadına yazdığı çok güçlü mektuplar bunlar. Önceleri bir çeviri vesilesiyle ve ikisinin de aynı hastalıktan muzdarip olmalarıyla güçlenen bağları zamanla sıkı bir mektup trafiğine dönüşür. Sadece 2 kez görüşebilen Kafka ve Milena en sonunda Kafka'nın isteği üzerine mektuplaşmayı keserler. Hatta ilk buluşmalarından sonra Kafka mektubunda şöyle der: "Eğer mutluluktan ölünüyorsa bu benim başıma gelmeli. Ve eğer ölüme yazgılı bir mutluluk sayesinde hayatta kalınıyorsa, o zaman hayatta kalacağım."
Milena'nın mektupları ise Kafka'nın isteği üzerine yakılmış. Fakat Kafka'nın ölümünden sonra Milena ona dair bir mektup kaleme alır, işte oradan bir alıntı:
"Dünyayı alışılmamış ve derin bir biçimde tanıyordu, kendisi de alışılmamış bir dünya idi."
Her şekilde okumaya fazlasıyla değer..