You can find Militan Atatürkçülük books, Militan Atatürkçülük quotes and quotes, Militan Atatürkçülük authors, Militan Atatürkçülük reviews and reviews on 1000Kitap.
Cumhuriyetimizi ayakta tutan ve çağdaşlaşma yolunda ilerleten güç , sapına kadar "milli" olan "Atatürkçü ruhu"dur.
Bugünlerde ise, medyada, üniversitelerimizde, siyasilerimiz ve çok önemli mevkilere gelmiş hukukçularımız arasında; Atatürkçülükten uzak, "milli ruhsuzluk" egemen.
Bu gidişle ülke bütünlüğünü koruyabileceğimiz bile şüpheli. Türkiye Cumhuriyeti, içine düşürüldüğü bu onursuz durumdan, ancak "militan Atatürkçüler" tarafından kurtarılabilir.
Peki nedir "militan Atatürkçülük?" Eğer, ülkemizin bütünlüğü ve bağımsızlığı, laik Cumhuriyetimizin korunması ve yolsuzluklara karşı mücadele söz konusu olduğunda, "damarlarınızdaki asil kan" harekete geçiyor ve demokratik tüm haklarınızı kullanarak, Atatürkçüler safında mücadeleye katılmak arzu ve heyecanı duyuyorsanız; her yere sızmış etki ajanlarının (yerli misyonerlerin) karalama kampanyalarına aldırmaksızın, içinizden "sözde demokratlar"a karşı, bu demokratlıksa ben değilim diye haykırmak geçiyorsa; siz de Militan Atatürkçüsünüz demektir.
Çağdaş eğitimden geçmiş insanlardan kurulu toplumlar, sorunlarını çözmeye, gelişmeye çok daha yakındır. Usun (aklın), bilimin verilerini kullanır. Başkalarına kolay aldanmaz. Sömürülmez. Teknolojiyi daha iyi kullanır. Üretimi en yüksek düzeye ulaştırır. Toprağı iyi işler, verimi artırır. Hangi iş alanında olursa olsun, haklarını görevlerini olumlu yolda kullanır. Çağdaş insanın bilgileri ile donatıldığı için uygarlığın nimetlerini yaşar. Sanatsal, bilimsel , kültürel etkinliklerden yararlanır. Böyle bir toplum geri kalmışlık çemberini çok çabuk kırar. Yoksulluktan, karanlıktan kurtulur. Uygarlık yolunda hızla yol alır. Türkiye'nin her kesimine yayılmış köy enstitülerinin sayısı daha ilk yıllarda otuza, kırka, giderek yüze, hele bugünkü imam hatip okullarının sayısına, beş yüze ulaşsaydı , elli yıldır milyonlarca insanımız bu eğitimden geçseydi... Her biri okuyan tartışan, ülkemizin herhangi bir yerinde toprağa kök salıp oraları yaşanır hale getiren milyonlarca insan, kültür düzeyi yüksek, doğruları yanlışları ayırabilen, gerçekten demokrat yurttaşlar... O zaman hırsız, yalancı düzenbaz birtakım insanlar yönetim yerlerine gelebilir miydi?
Tek parti dikta dönemi diye suçladıkları dönemde yüksek yargıcın siyasal müdaheleye cevabı; "Nasyonal Sosyalist Almanya'da tek iktidar partisine ait ilkelerin devlet organları üzerinde de bağlayıcı etkisi olabilir. Ama Türkiye'de tek parti sistemine rağmen, Anayasa'nın 54'üncü maddesinde yargıcın tüm davalarda ve kararlarda sadece kanunla bağlı olduğunu belirten hüküm yer almaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi'nin altı ilkesi, kanun gücünde değildirler ve dolayısıyla yargıçları hiçbir şekilde bağlamazlar."
Osmanlı Devleti'nin son devrinde milletin elinden sade vatanı alınmamış, tarihi, dili, sanatı, varlığı, hakları , her şeyi inkar edilmişti. Atatürk, Türklüğün her dalda dünya uygarlığının en ileri düzeyine çıkmasını, dünya milletleri arasında şerefli yerini almasını, büyük Türk dilini, koca ve köklü geçmişini, Türklük varlığının bir daha haksızca çiğnenemeyecek şekilde ağırlığını ortaya koymasını istiyordu. Bu da ancak Türklüğün kendi şuuruna, kendi benliğine, kendi diline sarılması ile olabilirdi.
Laikliğin sosyal açıdan işlevi, dini, toplumu etkileyen bir öğe olmaktan çıkarıp kişisel niteliğe büründürmesidir. Laikliğin bu yanı toplumu çağdaşlık aşamasına ulaştırır.