Erkeklerin bir gruba 'zorunlu alınması', boyun eğmesi, bireyselliğinin ve özgürlüğünün yitirilişi ile karşı karşıya kalma paradoksunu da barındırır. Üstelik bu durum, özgürlüğü tatmak, erkek olarak cesaret ve gücünü kanıtlama hevesi ile gelmiş
erkeklerin, yıllardır kendilerine dair dinledikleri erkeklik hikayeleri ile örtüşmemektedir.
Bu, bağımlılık, riayet, boyun eğme
demektir. Bu yüzden askeri eğitim programı öngörülemeyen davranışları ve itirazları hesaba katarak şekillenmiştir. Askeri eğitim, insan davranışlarının, eylemlerinin rastlantısal olabilme
halini, engellenmesi gereken bir durum olarak kabul eder. Bu yüzden her türlü iktidar, özgürlük, cesaret, şiddet arayışı ordu için uygun değildir; dahası bir kurum olarak ordunun ve militarizmin işlevselliği ve verimi için tehlikelidir. Öyleyse, olası isyan, karşı çıkış, tahammülsüzlükler durdurulmak zorundadır.
Askerlik, ne zayıf, güçsüz, korkak - dişil değerleri barındıran erkekler, ne de uyumu bozacak fazla özerklik, cesaret arayışı ister. Bu dengenin tutturulabilmesi ise, uzun ve zahmetli bir sürece işaret eder. Bu öngörülerle şekillenen eğitim süreci, askerde karşı çıkışları engellemek adına koşulsuz itaati amaçlar;
İtaati sağlamanın en etkili aracı ise; AŞAGILAMADIR.