Men “taş” anlamına gelir, hir ise “uzun” demektir. Bu Taşlar belli belirsiz şekillendirilmiş ve dik duracak şekilde yere yerleştirilmiştir.
Bazı insanlar bu şekillerin fallik semboller olduklarına ve konumlarının, erkeğin yeryüzünü bereketlendirmesini temsil ettiğine inanıyor.
Nicole Bridge
Mimarlık 101, mimarlığın tarih boyunca nasıl geliştiğini ve insanların mimarlara karşı bakış açılarını hatta mimarlarında dünyaya getirdiği eserleri nasıl yapıldığını yüzeysel bir şekilde anlatıyor. Ancak mimariyi sadece yazılarla anlatmaya çalışan bir kitap karşımıza çıkıyor ve bu yetmeyebiliyor ve görsel unsurlarda bir eksiklik olduğunu hissettim. Yine de, içerdiği bilgiler oldukça genel ve temel bilgilerle merak duygunuzu tavan yapıp araştırmaya sevk etmesi hoşuma gitti.
Mimarlık 101, belirli bir mimarın, yapının veya medeniyetin yapı tarzını açıklarken öncelikle o dönemin tarihi ve kültürel etkisini veya koşullarını anlatıyor. Bu da bizlere yapıların sadece estetikten ibaret olmadığını kültürel bakımdanda anlam taşıdığını bizlere tekrar ve tekrar hatırlatıyor. Toparlamak gerekirse mimarlığın derinliklerine dalmak isteyenler için güzel bir başlangıç kitabı diyebilirim. İyi okumalar dilerim...
Mimarlık 101Nicole Bridge · Say Yayınları · 2016305 okunma
Tipilerin ve toprak kulübelerin yapımında kadınlar önemli bir rol oynuyordu. Bir tipi yapmak için iki kadın birlikte çalışırdı. Toprak kulübelerin yapımında ise kolon ve kirişler için gereken kütükleri erkekler yerleştirir ama işin geri kalanını kadınlar üstlenirdi. Bu sebeple, bu yapılara kadınların sahip olduğu düşünülür ve evlerin mülkiyeti kadından kadına geçerdi. Eve herhangi bir süsleme yapmak için erkeklerin evin sahibi olan kadından izin alması gerekiyordu.
Efsaneye göre, Napolyon bu kiliseyi ( Aziz Vasil Katedrali ) tam bir takıntı haline getir mişti. 1812 yılında Rusya'yı zapt etmeyi başarıp Moskova'ya ulaştıktan sonra bu kiliseyi beraberinde Paris'e götürmek istemiş ama bunu nasıl yapacağını bilemediğinden yapının yıkılmasını emretmiş. Emri altındaki Fransızlar barut fıçılarını tam ateşlemişler ki aniden bir yağmur başlamış ve fitilleri söndürmüş, böylece katedral de yıkılmaktan kurtulmuş.
Vladimir din değiştirmeden önce araştırmasını yapmış ve Yahudilik, İslam, Latin Hıristiyanlığı ve Yunan Ortodoks inancının temsilcilerini inançlarını anlatmak üzere davet etmiş, tüm büyük Batı dinlerinin ritüel ve inançlarını incelemişti. Daha sonra kendi adamlarını dünyanın dört bir yanındaki kilise ayinlerine göndererek neye benzediklerini araştırmalarını istemişti. Sonuçta gönderdiği adamlar Ayasofya'dan öyle etkilenmişlerdi ki günlüklerine, "Dünyada mıyız, yoksa cennette mi bilmiyoruz," diye yazmışlardı.
Vladimir, Doğu Hıristiyanlığını dini inançları için olduğu kadar mimarisi için de benimsemişti.
Çayevleri genellikle diğer binalardan uzakta, tenha yerlere inşa edilmiştir. Bir yürüme yolunun sonunda aniden beliri vermeleri bir keşif hissi yaşatır.
Bu dinin inananlan tanrıların yeryüzünü her seferinde kısa bir süreliğine ziyaret ettiklerine, bu sebeple de kalıcı yapılara gerek olmadığına inanıyorlardı.