Mimarlık: Bir Entelektüel Enerji Alanı

Hülya Yürekli

Mimarlık: Bir Entelektüel Enerji Alanı Posts

You can find Mimarlık: Bir Entelektüel Enerji Alanı books, Mimarlık: Bir Entelektüel Enerji Alanı quotes and quotes, Mimarlık: Bir Entelektüel Enerji Alanı authors, Mimarlık: Bir Entelektüel Enerji Alanı reviews and reviews on 1000Kitap.
Alvin ve Heidi Toffler'e göre insanlar zamanı farklı şekillerde algılarlar, Batı toplumlarında zaman bir bulvar gibidir, bir yönü vardır. Bu yönü belirleyen, "değişim" ve "gelişim"dir. Doğu toplumlarında ise zaman bir döngüdür. bu döngü kavramı mükemmeliyeti, durağanlığı ve gelenekselliği ifade eder. Batılılar Doğu kültürünün zaman içinde mükemmelleşmiş kendi içine dönük kapalı kültüründen esinlenir, onu açık ve gelişebilir hale getirir, kullanır ve tüketirler. Doğu kültürü ise hiçbir şeyin farkında olmadan veya bunu aldırmadan o içe dönük yaşamına devam eder ve genellikle Batılıların kendilerinden aldıkları ve geliştirdikleri olgularla sömürürler ve boyun eğmek zorunda bırakılırlar; çünkü Batı her yönden daha üstündür. Osmanlılar ise Doğu ve Batı arasında uzun yıllar Batı'ya meydan okuyarak ve onlar gibi aciz olanları sömürmeden varlıklarını sürdürmüşler, Doğu ile Batı arasında bir tampon oluşturmuşlardır. Batılılar bu tampon yüzünden Atlas Okyanusu'nu aşmayı başarmışlardır. Amaçları yeni kıtalar bularak keşiflerde bulunmak değil, Doğu'yu sömürmeye devam edebilmekti. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin özelliği, konumundan ve tarihinden gelen bir yapılanmayla kimsenin toprağında ve malında gözünün olmadan ve de sömürülmeden yaşamak, yani Batı gibi gelişme açık olmak, ama bunu başka uluslararası sömürmek için kullanmamaktır. Ve böyle bir yaklaşımın gereği, zamanın aslında hem bir döngüsü hem de bir yönü olduğunu bilmek ve bu döngünün kısır olmadığının bir aks üzerinde kayıp gittiğinin ve değişimlere açık olduğunun ayırdına varabilmektir.
Mimarlık, bir entelektüel uğraştır. Entelektüel merak ve heyecan gerektirir. Entelektüel merak ve heyecanın kaynağı da " bağımsız", dolayısıyla "akılcı" düşüncedir.
Reklam
Ancak ne kadar entelektüel çaba içinde olursa olsun mimarların herkesçe çok iyi binanın unsurları olan "fonksiyon, teknik ve biçim" üçlüsünde kalarak gerçek mimarlık yapma olanağı yine de yoktur. Çünkü mimarlığın asıl bileşeni "tam bulunduğu yer"dir. Mimarlık ürünü bulunduğu yerin karakterini -yani onu başka yerlerden ayıran
"Mimarlık" olmanın ön şartı, görünen problemlere beklenen çözümleri üretmek değil, entelektüel bir çaba ile mevcut mimarlık bilgisini geliştirecek saklı problemleri ortaya çıkarmaktır. Gerçek mimarlık bilgisi bir karanlık, bulanık, dinamik, sonsuz yığındır. Bizim dışımızdadır. Aydınlatılmayı netleştirilmeyi beklemektedir. Mimarinin hedefi mimarlık bilgisi yığınının keşfidir. Yığının keşfedilen bölümü bilinen -mevcut- mimarlık bilgisi olur. Bilinen mimarlık bilgisi aynen uygulanmak için değil, yeni "bilinen mimarlık bilgisi"ne ulaşmak için kullanılmalıdır. Burada Boulé'nin Newton Anıtı projesinin yalnızca "gününün teknolojisi ile üretilmeyen bir örnek" olduğu için, iki yüzyıl sonra bugün dahi okullardaki stüdyolara ders aracı olarak geldiğini hatırlatmak isteriz. Bu arada bazıları ise günün mimarlık bilgisini aynen kullanarak "bina"lar yapabilir, yapmalıdır da.
"Mimarlık Bilgisi"nin ne olduğu üzerinde düşünmek gerekmektedir. Mimarlık bilgisi artık yüzyıllarda uygulaya uygulaya geliştirilen ve onyıllarda yine uygulaya uygulaya öğrenilen bir "teknik ve estetik" bilgisi olmaktan çıkmıştır. Ne Taut ne de Neufert'in yeni bir mimarlık bilgisi kitabı yazmak isteyeceğini sanıyoruz. Çünkü mevcut mimarlık bilgisinin "aynen" uygulanması ile fonksiyonel ve strüktürel açılardan kusursuz, biçimsel açıdan da kabul edilebilir bir sonuca ulaşmak, mimarlık açısından değil, bina yapımı açısından başarı sayılmalıdır. Bu çabada hiyerarşilerin doğru seçilmesi ve mevcut bilgiyi daha iyi kullanabilme yeteneği, gerçek mimarlık için yeterli değildir. G.H.Hardy'nin "...hatta bir bakıma 'yararlı' matematiğin aslında derinliği olmadığını ve iyi matematikte olması gereken güzellikten yoksun olduğu" görüşünü mimarlık için yineleyebiliriz. Çünkü mevcut bilgiyi ancak bir entelektüel merak duyarak, entelektüel bir estetik içinde kullanarak yeni mimarlık bilgisi üretebilir ve ulaşılan sonuçla da bir entelektüel heyecan uyandırabilirsiniz. Bu nedenle içinde uyanamayan Schröder Evi bir mimarlık başyapıtı iken, içinde çok iyi uyunduğundan emin olduğumuz Swiss Otel sadece bir iyi binadır.
... Mimariyi ölçen mimarın entelektüel yapısı, birikimini mimarlık bilgisini geliştirme yönünde kullanabilme yeteneğidir. Çünkü bunlar mimara bir bakış açısı sağlar ve mimarlık bu bakış açısı ile yapılabilir. Kişiye çok bağlı bu koşullarda, doğal olarak, bir profesyonel ve toplumsal (hümaniter) etik süzgecinin gerekliliği de kaçınılmazdır.
Reklam
Mimarlık, verilen ve mevcut bilgiler ile görülebilen problemlerin hiyerarşisinin kurulması ve yine mevcut bilgiler ile çözülmesinin ötesinde -ve muhtemelen gölgesinde - kalan ve herkesçe görülemeyen yeni ya da olası problemleri bularak entelektüel heyecan yaratabilmektir.
Taklit keşfedici ve yaratıcı bir süreçtir. Orijinal bir modelden yeni bir şey yaratmaya dayanır. Taklit orjinalin yeniden oluşturulmasıdır. Kopya ise var olanın reprodüksiyonudur. Taklit öze ve forma yöneliktir, kopya ise sadece görünüşle ilgilenir. Pastiche ise kısmi ve tam olmayan bir kopyadır. Taklitte doğanın soyut özü model olarak alınmaktadır. Doğanın düzeni , arkitipi ve ideali oluşturmaktadır. Yaratma, orijinal yaratının tekrarıdır. Taklidin özünde ve başlangıcında doğa bulunmaktadır. İnsanın doğayı anlaması, daha farklı boyutlarda taklit etmesine sebep olmaktadır.
Tanımı ve sınırları belli olmayan işler yok olmaya mahkumdur. Burada bir şeyi tanımlamak demek onun hiç değişmeyeceği anlamına gelmez, sadece belli bir durumu tarif etmek, onu anlamak ve anlatabilmek için tanımlamak gereklidir. Bir şeyi tanımlayıp sınırlarını kavrayabilirsek, onun ötesine geçmek kolaylaşır, ve bu öteye geçişte bilinçsiz bir geçiş olmaz, geçişin farkındayızdır. Modernist dünya görüşünün hakim olduğu 20. yüzyılın başlarında bilgi ve beceri profesyonellerce yönetiliyordu, bugünkü dünyamızda ise bu bilgi ve beceriler herkesin kullanımına açıktır ,onları işe yarar hale getirmek her düşünen beyinin kapasitesine bağlıdır. Ortak beyin oluşumuna en fazla katkıda bulunanlar ise durumun en fazla farkında olanlardır. Bu durum yeni ve farklı bir sömürgeciliğin oluşmasına sebep olabilmektedir. Bilinçli ve farkında olanlar, bilinçsiz ve farkında olmayanları çok kolay idare edebilmektedir.
Akıl kullanan -entelektüel- mimar için tarih bilgisi, düşüncelerini ve ürününü, geçmiştekilerle karşılaştırma, tanımlama ve değerlendirme şansı verir. Ancak, mimarlık tarih denince yalnızca binaların tarihinin düşünülmesi bunun için yeterli olamayacağından, mimarlık tarihi, binalar kadar, mimarlık yazılarının da tarihi olarak düşünülmelidir. (Tschumi, 1993)
20 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.