Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mimarlık: Bir Entelektüel Enerji Alanı

Hülya Yürekli

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Mimarlık, bir entelektüel uğraştır. Entelektüel merak ve heyecan gerektirir. Entelektüel merak ve heyecanın kaynağı da " bağımsız", dolayısıyla "akılcı" düşüncedir.
Akıl kullanan -entelektüel- mimar için tarih bilgisi, düşüncelerini ve ürününü, geçmiştekilerle karşılaştırma, tanımlama ve değerlendirme şansı verir. Ancak, mimarlık tarih denince yalnızca binaların tarihinin düşünülmesi bunun için yeterli olamayacağından, mimarlık tarihi, binalar kadar, mimarlık yazılarının da tarihi olarak düşünülmelidir. (Tschumi, 1993)
Reklam
Taklit keşfedici ve yaratıcı bir süreçtir. Orijinal bir modelden yeni bir şey yaratmaya dayanır. Taklit orjinalin yeniden oluşturulmasıdır. Kopya ise var olanın reprodüksiyonudur. Taklit öze ve forma yöneliktir, kopya ise sadece görünüşle ilgilenir. Pastiche ise kısmi ve tam olmayan bir kopyadır. Taklitte doğanın soyut özü model olarak alınmaktadır. Doğanın düzeni , arkitipi ve ideali oluşturmaktadır. Yaratma, orijinal yaratının tekrarıdır. Taklidin özünde ve başlangıcında doğa bulunmaktadır. İnsanın doğayı anlaması, daha farklı boyutlarda taklit etmesine sebep olmaktadır.
Ancak ne kadar entelektüel çaba içinde olursa olsun mimarların herkesçe çok iyi binanın unsurları olan "fonksiyon, teknik ve biçim" üçlüsünde kalarak gerçek mimarlık yapma olanağı yine de yoktur. Çünkü mimarlığın asıl bileşeni "tam bulunduğu yer"dir. Mimarlık ürünü bulunduğu yerin karakterini -yani onu başka yerlerden ayıran
İnsan ile ilkel hayvanın farkı, insanın repetitiv eylemlerinin farkına vararak sıkılması, ilkel hayvanların ise bunu yapamamasıdır. İnsanlar kısır döngülere kapılmaz, bunların anlamsızlığını çabucak kavrar ve kendini böyle sistemlerin dışına atar. İnsanın bu yeteneği -çizilen çerçevenin içinde kalmak veya dışına atlayabilmek yeteneği- yaptığı işin obje düzeyinden daha ileri bir farkındalık gerektirir, ki bu da kendi eyleminin farkında olmaktır. Bilinçli kafa yapısı, kendi üzerine yansıyabilen ve kendi performansını eleştirebilen kafa yapısıdır. (Hofstadter,1995)
Sokrat ders vermiyor, konuşuyor. Kendisine düşen şeyin insanların doğruyu "doğurmasına" yardımcı olmak olduğuna inanıyor. Çünkü gerçek kavrayış insanın içinden gelir, başkaları tarafından öğretilemez. İnsanın içinde kavradığı şeydir gerçek "bilgi". Mimarlık okulundaki tasarım stüdyosunda da artık ders verilmiyor, tasarım teorisinin, stüdyo yöneticisi ile öğrencisi arasındaki konuşma olduğuna inanılıyor. Gerçek bilgi insanın içinde olduğu için onun temeli olarak mantık, yani akıl asıl oluyor. Sokrat " bir kölenin de bir soylu kadar mantığı olabilir" diyor. Stüdyo yöneticisi de bugün, öğrencisinin de mantığı (aklı) olduğunu kabul ediyor. Böylece mimarlık eğitimi stüdyosunda çalışma monolog değil dialog oluyor.
Reklam
Alvin ve Heidi Toffler'e göre insanlar zamanı farklı şekillerde algılarlar, Batı toplumlarında zaman bir bulvar gibidir, bir yönü vardır. Bu yönü belirleyen, "değişim" ve "gelişim"dir. Doğu toplumlarında ise zaman bir döngüdür. bu döngü kavramı mükemmeliyeti, durağanlığı ve gelenekselliği ifade eder. Batılılar Doğu kültürünün zaman içinde mükemmelleşmiş kendi içine dönük kapalı kültüründen esinlenir, onu açık ve gelişebilir hale getirir, kullanır ve tüketirler. Doğu kültürü ise hiçbir şeyin farkında olmadan veya bunu aldırmadan o içe dönük yaşamına devam eder ve genellikle Batılıların kendilerinden aldıkları ve geliştirdikleri olgularla sömürürler ve boyun eğmek zorunda bırakılırlar; çünkü Batı her yönden daha üstündür. Osmanlılar ise Doğu ve Batı arasında uzun yıllar Batı'ya meydan okuyarak ve onlar gibi aciz olanları sömürmeden varlıklarını sürdürmüşler, Doğu ile Batı arasında bir tampon oluşturmuşlardır. Batılılar bu tampon yüzünden Atlas Okyanusu'nu aşmayı başarmışlardır. Amaçları yeni kıtalar bularak keşiflerde bulunmak değil, Doğu'yu sömürmeye devam edebilmekti. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin özelliği, konumundan ve tarihinden gelen bir yapılanmayla kimsenin toprağında ve malında gözünün olmadan ve de sömürülmeden yaşamak, yani Batı gibi gelişme açık olmak, ama bunu başka uluslararası sömürmek için kullanmamaktır. Ve böyle bir yaklaşımın gereği, zamanın aslında hem bir döngüsü hem de bir yönü olduğunu bilmek ve bu döngünün kısır olmadığının bir aks üzerinde kayıp gittiğinin ve değişimlere açık olduğunun ayırdına varabilmektir.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.