"Çocukluklarından itibaren bilimsel gerçeklerle yoğrulan bizler
için gökyüzü kalın bir hava tabakasının içinden geçerken kısmen
emilen güneş ışınlarına bağlı optik bir görüntüdür; bulutların ise,
yeterli ölçüde yoğunlaşınca yağmur damlaları halinde yere inen
suyla karışık buhar kütleleri olduğu bilinir. Şimşek ise elektrik
akımı ile birlikte meydana gelen bir ışık olayıdır. Fakat bu kavraınlar
anlaşılması zor kavramlardır ve yüzyıllar boyu süren akıl
yürütme, dikkatli gözlem ve yoğun çalışma sonucunda açıklanabilmişlerdir.
Bir çocuğun henüz boş olan beyni ya da uygarlıktan
uzak bir kişi için gökyüzünü mavi kristal bir kubbe, bulutlan
karlı dağlar, belki canavarlar ya da melekler, şimşeği ise ışıklı
bir ok ya da vahşi bir yılan olarak düşünmek daha doğal ve akla
yakındır."
Antikçağların dini mitlerinin ve eski ve modern zamanların ateş başında anlatılan efsanelerinin kökleri ilkel insanlığın zihinsel alışkanlıklarında yatar.
"Bir gün kuşları bir türlü vurmayı beceremeyen bir avcı iyi bir
atıcı olma karşılığında ruhunu Şeytana satar. Şeytan yedi yıl sonra
onun ruhunu almaya gelecektir ve Şeytanın adamın ateş ettiği
tüm kuşların adını bilmesi gerekir, yoksa anlaşma geçersiz olacaktır.
O günden sonra avcı hiçbir hedefini ıskalamaz ve çok para
kazanır. Yedi yıl dolunca adam olanları karısına anlatır, ikisi kafa
kafaya verip Şeytanı aldatmanın yolunu bulmaya çalışırlar.
Kadın soyunur, tüm vücudunu pekmezle kaplar ve tüyden yapılmış ve
bu amaç için açılmış yatağın üzerinde yuvarlanır. Sonra hoplaya
zıplaya kocasının Şeytanla konuştuğu tarlaya gelir. Şeytan onu
görünce "İşte, bir hedef, vur onu," der. "Elbette vururum, ama
önce sen bana bu kuşun ismini söylemelisin, yoksa anlaşmamız
iptal olur," der adam. Şeytanın elinden bir şey gelmez, çünkü
hayretler içinde kalmıştır. Böylece Şeytan ardında avcıyı ve
karısını neredeyse boğacak kadar yoğun bir duman bırakarak
gözden kaybolur."
..mit doğal bir olgunun uygar olmayan bir zekâ tarafından açıklanmasıdır. Bir alegori ya da özel bilgi gerektiren bir sembol değildir, zira mitlerde o dönemdeki ilkel bilimin kalıntılarını arama çabası boşunadır. Mitler sadece bir açıklamadır. İlkel insanlar alegori ile sürdürebilecekleri derin bir bilime sahip değillerdi, ayrıca bu insanlar sade bir dil, ifade etmeye çalıştıkları şeyleri anlatmaya yetecekken bilmecelerle konuşacak bilim adamları da değillerdi. Şundan emin olabiliriz ki, zekâları bizim zekâmız gibi işliyordu ve ok atan bir güneş tanrısından bahsettiklerinde kastettikleri sadece buydu.