Büyük kötü şirketlerin veya nükleer savaşın değil de iyi niyetlerin ve ufak hataların yol açtığı bir distopyayı konu alıyor. İnsanların Mahremiyet ve İçedönüklük prensipleriyle yetiştirildiği; başka bir insanla bir haftadan fazla birlikte yaşamanın, bir yabancının yüzüne bakmanın veya ona kendine ait bir şeyi vermenin suç olduğu bir gelecekte geçiyor. İnsanlar sadece tüketiyor ve kimyasallarla kendilerini mutlu ediyor. Yazar, üniversitede dersine giren öğrencilerin ilgisinin ve okuma alışkanlığının gitgide zayıfladığını fark edince böyle bir kitap yazmaya karar vermiş.
Yüzyıllar sonra okumayı öğrenen ilk insan olan Paul Bentley’nin hikayesi içinizi kimi zaman ısıtıyor kimi zaman da karartıyor. Konusunun aksine dili basit ve bana oldukça sürükleyici geldi.
Konusundan tahmin edebileceğiniz üzere Fahrenheit 451, Cesur Yeni Dünya gibi kitapların severlerine öneririm.
Walter Tevis'in "Alaycıkuş" romanı, distopik bir gelecekte geçen çarpıcı bir hikaye sunuyor ve günümüz toplumuna dair derinlemesine düşünmeme neden olan birkaç temel temayı işliyor.
Romanın ana teması, toplumun okuma yazma bilmemesiydi. Romanin ilk bölümlerinde konu bir insanın kendi kendi kendine okuma yazma ögrenmesiyle başlıyor.