Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Modern Dünyada Gündelik Hayat

Henri Lefebvre

Modern Dünyada Gündelik Hayat Gönderileri

Modern Dünyada Gündelik Hayat kitaplarını, Modern Dünyada Gündelik Hayat sözleri ve alıntılarını, Modern Dünyada Gündelik Hayat yazarlarını, Modern Dünyada Gündelik Hayat yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Bir özne arıyoruz. Yaratıcı(kolektif, üretici) özne silikleşti. Örgütleyici özne hangisidir? Politik lider mi? Ordu mu? Bürokrasi ve devlet mi? Girişim mi? Her yanından parçalanan, dökülen ‘özne’, bütünün çimentosu olma sıfatını artık taşıyamaz. Fakat artık bütün, toplam diye bir şey var mı? Bütünlük sadece bireylerin bilincinde ve bireylerin bilinci açısından parçalanmaz. Parçalanan, toplumsal ilişkilerin ve dayanakların küresel niteliği değildir yalnızca. ‘İnsani’ bir bütünlüğü yakalayacak ve gerçekleştirecek bir devrimin yokluğunda(dünyayı değiştirmeye yönelik eylem) ‘bütün’ parçalanmıştır. Dünya ölçeğinde olduğu gibi ülkeler ölçeğinde de sadece parçalar kalmıştır: kültürün parçaları, uzmanlaşmış bilimlerin parçaları, parçalara ayrılmış sistemler ya da ‘alt sistemler’. Artık bütün olanaklar, stratejik beklentilere dönüşmüşlerdir. …”
Olimpuslu kadınlar, bu sabah satın aldıklarını, aynı akşam geçmişe gömerler. Moda böylece kendi yıkımı sayesinde yaşar.
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
Ağızlarına göstergelerden başka koyacak bir şeyleri olmayanlar için, tatminsizliğin ve yoksunluğun önemli boyutlarda olmaması nasıl mümkün olabilir?
Sayfa 110Kitabı okudu
Gündelik hayatın ağırlığı kadınların üzerindedir. Kadınlar var olan durumu tersine çevirerek gündelik hayattan bir çıkar sağlayabilirler; ancak her durumda bu yükü taşımaya devam ederler. Birçok kadın bu ağırlığın içinde tutsak kalır. Kimileri için düşünmek, kaçmak demektir; artık görmemektir, çamura battığını unutmaktır, onları dibe çeken yapışkan kütleyi artık algılamamaktır. Kadınların ikameleri vardır; kadının kendisi bir ikamedir. Erkeklerden, insanlık durumundan, hayattan, tanrılardan ve Tanrı'dan şikayetçidirler. Ancak hep ıskalarlar. Kadınlar gündeliklik içinde hem öznedirler, hem de gündelik hayatın kurbanlandırlar, dolayısıyla nesnedirler, ikamedirler (güzellik, dişilik, moda, vs.); üstelik, İkarnelerin çoğalmalan kadınların aleyhinedir. Kadın aynı zamanda hem alıcı hem de tüketicidir; hem metadır, hem de metanın simgesidir (reklamlardaki çıplak beden ve gülümsemedir). Gündelik hayat içindeki durumlarının belirsizliği (ki bu da gündelikliğin ve modemliğin parçasıdır), anlamaya giden yolu onlara kapatır.
Praxis'in akılcı çekirdeği, gerçek merkezi gündelik hayattır. Bu yapıtın temel savı, başka bir deyişle teorik ilkesi budur. Bu savı başka bir açıdan ele alalım. Bir toplum nedir? Marksist çözümlerneye göre, her şeyden önce ekonomik bir temeldir: Maddi nesneleri ve metaları üreten emektir, işbölümü ve işin örgütlenmesidir. Sonra bir yapıdır: Aynı anda hem yapılanan hem de yapılandıran, "temel" tarafından belirlenen ve mülkiyet ilişkilerini belirleyen toplumsal ilişkilerdir. Son olarak, tüzel oluşumları (kanunlar), kurumlan (bu arada Devlet'i) ve ideolojileri içeren üstyapılar gelir. Şema bu şekildedir. Genel olarak kabul edilen yorum üstyapıyı temelin bir yansıması olmaya indirgiyordu. Üst üste konan düzeyler (temel, yapı, üstyapı) ilişkisiz olarak kalamayacaklanndan, üstteki düzeyler ekonomik temelin bir ifadesinden veya yansımasından başka bir şey olmama noktasına indirgenerek sorun kolaylıkla çözülüyordu. Bu indirgemenin felsefi bir ismi de vardı: dogmatik (ve diyalektikten uzak) bir materyalizm. Kabaca basitleştirildiği için şema uygulanamaz bir hale geliyordu; üstyapılann etkisi üzerine uzadıkça uzayan, bitmek bilmez tartışmalar yapılıyordu.
Gündelik hayatın kesintiye uğratılması, devrimci etkinliğin ve özellikle de devrimci romantizmin bir parçasıydı. O zamandan bu yana, devrimin kendisi de gündelik hayata dahil olarak, kurum, bürokrasi, ekonominin örgütlenmesi, (üretim kelimesinin dar anlamıyla) üretimci akılcılık biçimini alarak bu umuda ihanet etti. Bu olgular karşısında, insanın aklına, "devrim" kelimesinin anlamını yitirip yitirmediği sorusu geliyor.
Reklam
Dolayısıyla gündelik hayattaki küçük batıl inançlar ortadan kalkmadılar, ancak "üstbelirlendiler"; yerlerini, akılcılığın arka yüzü olan büyük ideolojik kurgular aldı: yıldız falları, dinin yeniden canlanması. Bu durum, bir "güvende olma", ahlakçılık ve (ahlaki) düzen gereksinimini engellemez, körükler. Güvenlik, belli bir dönemden sonra kurumsal bir hal alır.
Boş zaman artık Şenlik veya emeğin ödülü değildir, kendisi için ifa edilen özgür bir faaliyet de değildir. Genelleştirilmiş gösteridir: Televizyondur, sinemadır, turizmdir.
Reklamın rolü nedir? Reklamcı, modem toplumun Demiurgos'u .. arzu stratejisini başarıyla kavrayan sonsuz güce sahip bir büyücü müdür? Yoksa sadece gereksinimleri bilgilendiren ve şu ya da bu nesnenin, tüketicinin tatmini için hazırlandığını bildiren alçakgönüllü ve dürüst bir aracı mıdır? Bu iki ekstrem tez arasında, bizi bir reklam teorisine doğru götüren bir hakikat gün ışığına çıkar. Reklamcı gereksinimleri üretir mi? Kapitalist üreticinin hizmetinde, arzuyu şekillendirir mi? Ne olursa olsun, reklam olağanüstü bir güce sahiptir. Tüketilebilir ürünlerin birincisi reklamın kendisi değil midir? Çok büyük bir göstergeler, imgeler, söylemler kitlesini tüketime sunmaz mı? Bu toplumun retoriği değil mi reklamcılık? Özlemlere, pratiğe müdahale etmekten vazgeçmeksizin, dili, edebiyatı ve toplumsal imgelemi derinden etkilemez mi? Reklamcılık yöntemlerini taklit eden propagandalann öneminin ve etkililiğinin gösterdiği gibi, reklam, bu toplumdaki egemen ideolojiyi sunmaya ve hatta kendisi egemen ideoloji olmaya yönelmiyor mu? Kurumlaşan reklam, sanatın da dahil olduğu eski iletişim biçimlerinin yerini almayacak mı? Üretici ve tüketici arasındaki, teori ve pratik arasındaki, toplumsal hayat ve politik iktidar arasındaki tek aracı olarak, merkezi bir konum almayacak mı? Bu ideoloji, toplumsal gerçekliğin belli bir kertesini, giyecek, yiyecek, mobilya gibi tüm "nesneleri" içeren gündelik hayatı gizleyen ve biçimlendiren şey değil mi?
"Dünyanın gösterisi", gösterinin tüketimi ve bir tüketimin gösterisi haline gelir...
Reklam
Yazı, arzular dünyasını ele alır; anlatı, kendi gündelikliği içinde ( tam da gündelik bir şey olduğu için) bir düşe benzer. Yapmacık hiçbir yanı yoktur. Anlatı, okuru bir tür dil karnavalının, dilin bayramının, edebi dilin çılgınlığının içine sokarak, kozmik bir günün hareketli döngüsünü verir.
Gündelik hayat döngülerden oluşur ve daha geniş döngüler içine girer. Bir şeye başlamak, aslında baştan alıp yeniden başlamak, yeniden doğmak demektir.
249 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.