İçine atıldığım en güzel, en sürükleyici olay örgüsü... Her karakterle ayrı bir kadere, kişiliğe şahit oldum. Yüreğimin, karakterler için bir siyaha bir beyaza dönüşmesine izin verdim. Dumas’ın Dantes’e yazdığı hikaye öyle canlı, öyle hayat doluydu ki; bittiğinde kendi hayatımın basitliğini sorguladım.
Mutluluğa ulaştığımıza tüm kalbimizle inandığımız anda, mutluluk elimizden alınsa hayatı nasıl da kapkara görmeye başlarız! Sadece o anı geri alabilmek için neler vermeyiz! Mutluluğun diğer şekillerine, hayatın diğer güzelliklerine nasıl da körleşir gözlerimiz! Tutunmak ne güzel bir fiil, umut etmek ne güzel bir iş, beklemek ne güzel bir his, kaderin bir planı olduğuna; her şeyin bir sebebi olduğuna inanmak nasıl huzurlu bir duygu... En sonunda geçmişin yüreğimizde açtığı yaranın yavaş yavaş küçüldüğünü, yok olduğunu, içimizdeki intikam, hırs ve benzeri negatif yönelimlerin kendi kendini gereksiz kıldığını, dünün öneminin kalmadığını hangimiz anlamayacağız... Dumas anlamış, anlatmış, iyi ki yapmış!