Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi

Bediüzzaman Said Nursî

Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi Gönderileri

Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi kitaplarını, Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi sözleri ve alıntılarını, Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi yazarlarını, Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
415 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Bismillahhirrahmanirrahim. رَبِّ زِدْنٖي عِلْماً öncelikle eserin mektubat eserinin 19. mektup bölümünden iktibas edilerek yazıldığını ve bu bölümünde kendi içerisinde fırkaralara ayrıldığına açıklık getirerek başlamak isterim. eserin isminden de "Mu'cizat-ı Ahmediyye" anlaşılacağı üzere peygamber efendimizin(ص) mucizelerinden ve
Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi
Mu'cizât-i Ahmediye RisalesiBediüzzaman Said Nursî · Söz Basım Yayın · 2009513 okunma
Dua
Yâ Rab! Şu Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın bereketi hürmetine, bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan et! Risale-i Nur-Mu'cizât-ı Ahmediye/71
Reklam
415 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
40 günde okudu
Allah'tan başka ilâh yoktur. O Vâcibü'l-Vücud ve Vâhid-i Ehad ki, Kur'ân'ının azamet-i saltanatı ve dininin haşmet-i vüs'ati ve kemâlâtının kesreti ve hattâ düşmanlarının tasdikiyle dahi ahlâkının ulviyetiyle, fahr-i âlem ve şeref-i nev-i benî Âdem olan zât (a.s.m.), Onun vahdet içindeki vücub-u vücuduna delâlet eder. Kezâ, o zât (a.s.m.), zâhir ve bâhir ve musaddık ve musaddak yüzlerce mucizâtının kuvvetiyle ve dininin sâti' ve kàti' binlerce hakaik-i diniyesinin kuvvetiyle ve Ehl-i Beytinin icmâıyla ve basar sahibi Ashabının ittifakıyla ve ümmetinden burhan ve nuranî basiret sahibi muhakkiklerin tevafukuyla, Onun vahdet içindeki vücub-u vücuduna şehadet ve onu ispat eder.
Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi
Mu'cizât-i Ahmediye RisalesiBediüzzaman Said Nursî · Söz Basım Yayın · 2009513 okunma
Eğer Fâtır-ı Hakîm, inşikak-ı Kamer'i, feylesofların hevesatına göre bütün âleme göstermek için bir-iki saat öyle bıraksa idi ve beşerin umum tarihlerine geçse idi, o vakit sâir hâdisat-ı semaviye gibi ya dâva-yı nübüvvete delil olmazdı ve risalet-i Ahmediye'ye (A.S.M.) hususiyeti kalmazdı. Veyahut bedâhet derecesinde öyle bir mu'cize olacaktı ki: Aklı icbar edecek, aklın ihtiyarını elinden alacak; ister istemez nübüvveti tasdik edecek. Ebu Cehil gibi kömür ruhlu, Ebu Bekir-i Sıddîk gibi elmas ruhlu adamlar bir seviyede kalıp, sırr-ı teklif zayi olacaktı. İşte bu sır içindir ki: Hem âni, hem gece, hem vakt-i gaflet, hem ihtilâf-ı metâli' ve sis ve bulut gibi sâir mevânii perde ederek umum âleme gösterilmedi veyahut tarihlere geçirilmedi... Mu'cizât-ı Ahmediye - 270
İşte, mevcudatın en eşrefi olan zîhayat ve zîhayat içinde en eşref olan zîşuur ve zîşuur içinde en eşref olan hakikî insan ve hakikî insan içinde geçmiş vezâifi en âzamî bir derecede en ekmel bir surette îfa eden Zât; elbette bir mi'rac-ı âzam ile Kab-ı Kavseyn'e çıkacak, saâdet-i ebediye kapısını çalacak, hazine-i rahmeti açacak, îmanın hakaik-ı gaybiyesini görecek; yine O olacaktır. Mu'cizât-ı Ahmediye - 281
Demek o nur olmasa; kâinat da, insan da, hatta herşey dahi hiçe iner. Evet, elbette böyle bedi' bir kâinatta, böyle bir Zât lâzımdır; yoksa, kâinat ve eflâk olmamalıdır!..
Reklam
İşte, şu risalenin te'lifi, hiç kalbimde yoktu. Çünkü risâlet-i Ahmediye'ye (A.S.M.) dair Otuzbirinci ve Ondokuzuncu Sözler yazılmıştı. Birdenbire, şu risaleyi yazmak için mücbir bir hâtıra kalbe geldi. Hem kuvve-i hâfızam, musibetler neticesi olarak sönmüştü. Hem meşrebimde, yazdığım eserlerde, nakil suretiyle ("kale-kîle" suretiyle) gitmemiştim. Hem yanımda kütüb-ü hadîsiye ve siyer kitabları yoktur. Bununla beraber, "Tevekkeltü Alellah" diyerek başladım. Öyle bir muvaffakıyet oldu ki, Eski Said'in kuvve-i hâfızasından ziyade hâfızam yardım etti. Her iki-üç saatte, sür'atle otuz-kırk sahife yazıldı. Birtek saatte, onbeş sahife yazılıyordu.
Hem Kur'ân'ın verdiği meyveler; hem mükemmeldir, hem hayatdardır. Öyle ise, Kur'ân ağacının kökü hakikattadır, hayatdardır. Çünkü meyvenin hayatı, ağacın hayatına delâlet eder. İşte bak; her asırda ne kadar asfiya ve evliya gibi mükemmel ve kâmil zîhayat ve zînur meyveler vermiş.
Evet o âmi, cahil adam der ki: "En güzel, en meşhur bir beyti iki-üç defa işitsem, bana usanç veriyor. Şu Kur'ân ise; hiç usandırmıyor; gittikçe daha ziyade dinlemesi hoşuma gidiyor. Öyle ise bu, insan sözü değildir."
Habeş padişahı Necâşî demiş: Yâni: "Keşki şu saltanata bedel Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm'ın hizmetkârı olsaydım! O hizmetkârlık, saltanatın pek fevkındedir!"
534 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.