Muhabbet Peygamberi Hz. Muhammed (sav)

Ömer Tuğrul İnançer

Quotes

See All
Müminler ölmez, bir yerden bir yere göç ederler! buyrulmuştur .
 Hiç şüphesiz ebediyen bâki olan sadece Allahu Zülcelâldir.Hz. Peygamber de dâhil olmak üzere her fâni dünyaya doğar ve âhirete irtihâl eder.” Ben size nimetimi tamamladım ve din olarak İslâm’dan râzı oldum.”
Reklam
Resûl-i kibriyâ Efendimiz âlemlere rahmettir ama âlemlere sığmaz. O ancak gönüllere sığar, çünkü âlem gönül kadar geniş değildir.O’na ben de olmanın yolu O’na ben de olanlara ben de olmaktan geçer. Ne güzel ifade buyurmuşlar:
Allah arasındaki muhabbetin mahiyetini hakkıyla konuşamıyoruz. Açık ve net söylemek gerekir; Muhabbeti gönülden bedene indirgeyenler, bir beden ilişkisi haline getirenler muhabbetten anlamayanlardır. Tekrar edelim ki, muhabbet, iki beden arasındaki değil, iki gönül arasındaki münasebettir Herkes, her mahluk bir gönül taşır; eşya nebat ve Hayvanatın da gönlü vardır. Ama ben ruhumdan ruh üfledim sırrının mazharı olduğu için gönüllerin büyüğü insanda vardır. 
Sayfa 109Kitabı okudu
İki tane ikiyi toplarsan dört eder; bıçağı etine sürersen keser; yüzme bilmeden suya girersen boğulursun; ateşe girersen yanarsın. Ama Nemrut'un ateşi Hz. İbrâhim'i yakmadı, tufânın suyu Hz. Nuh'u boğmadı, İbrâhim Aleyhisselâm'ın bıçağı Hz. İsmâil'i kesmedi! Çünkü Cenâb-ı Hakk bu hâdiselerde koyduğu kâideyi kaldırmıştır. Hz. İbrâhim'in bıçağına kesmeme emrini vermiş, bıçak bu emre muhâlefet edememiştir. Allah'ın emrine muhâlefet mümkün mü? Ateşin yakmama emri Kur'ân-ı Kerim'de, “Küni berden ve selâmâ...” şeklinde geçiyor. Sadece “berden” yani, “soğu!” deseydi, Hz. İbrâhim bu sefer ateşin içinde donardı. “Berden ve selâma” yani “soğu ve selâmet ol!” diye emredilmiştir ateşe. Böylelikle ateşin ortamı Hz. İbrâhim için selâmetli bir yer olmuştur. Demek ki sebepler ve neticeler, Cenâb-ı Allah'ın emriyle konduğu gibi emriyle kaldırılır da. Sebep ve netice ilişkisi olmaksızın ortaya çıkan bu durumlara mucize veya kerâmet diyoruz.
Sayfa 40 - 41 PDFKitabı okudu
Cennet ve cehennemi mekân gibi algılamak da fevkalâde yanlıştır, zirâ onlar mekân gibi değil bir hâl gibidir. Hz. Mevlânâ bir bahiste bunu anlatır: Bir kişiyi veya olayı iyilikle, güzellikle, rahmetle, merhametle, tatlı hatıralarla anarsan bir cennet hâli içindesindir. Kötülükle, zorlukla, asık suratlılıkla, beğenilmeyen hâllerle andığında ve hatırladığında ise cehennem hâli içindesindir. Bu yüzden insanlar kendilerine yapılan kötülükleri unutmalı ve iyilikleri unutmamalıdır ki, cenneti şimdiden yaşayabilsinler. Resülullah Efendimiz kendini taşlayanları, yoluna diken koyanları, başına deve işkembesi geçirenleri affetmedi mi?
Sayfa 170 - PDFKitabı okudu
Reklam
Hep Allah'tan korkmaktan bahsediliyor. Takva kelimesi bile "Allah korkusu" olarak algılanıyor. Niye Allah sevgisinden bahsedilmiyor? Unutmamak lâzımdır ki; insan korktuğundan kaçar, sevdiğine ise sığınır. Allah korkunç değildir. O, sevilip sığınılacak fakat ancak hatırını kırmaktan, gönlünü incitmekten korkulacak "Refiki-l Alâ”dir. Dosttur. Yârdır.
Sayfa 28 - Sufi Kitap • 14.Baskı • Ekim 2022 • İstanbul
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.