Muhyiddin İbnü'l-Arabi'de Tasavvuf Felsefesi

Ebu'l-Ala Afifi

Muhyiddin İbnü'l-Arabi'de Tasavvuf Felsefesi Sözleri ve Alıntıları

Muhyiddin İbnü'l-Arabi'de Tasavvuf Felsefesi sözleri ve alıntılarını, Muhyiddin İbnü'l-Arabi'de Tasavvuf Felsefesi kitap alıntılarını, Muhyiddin İbnü'l-Arabi'de Tasavvuf Felsefesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İbnu'l- Ar abi, Allah'ın işitme veya görme duyusu veya elleri vardır v.b. şeklinde anlamaz. Onca Allah, işiten, gören veya elleri olan her şeyde içkindir. O işiten ve gören her varlikta işitir ve görür. Bu O'nun içkinliğini (teşbih) meydana getirir. Öte yandan, O'nun Zat ı işiten ve gören bir varli ğa veya varlıklar gurubuna münhasır olmayıp, bu türden bütün varlıklarda ve her ne şekilde olursa olsun bütün varlıklarda tezahür eder. Bu anlamda Allah aşkındır, çünkü O, her türlü sınırlama ve taşahhusun ötesindedir
“Davranış dili, söz dilinden daha açıktır.”
Reklam
Taşıdığınız Esma'yı biliyormusunuz ?
***** Sadece peygamber ve veliler değil, her akıllı varlık da, İbnu'l-Arabi'ye göre, ilâhi İsimlerden biri ya da diğerinin etkisi altında olup, her birinin bilgisi belirli bir İsimle tayin edilmiştir. *****
Sayfa 77 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi YayınlarıKitabı okudu
Bin yıl sonra Kuantum Fiziği de benzer şeyler söylüyor !
Ibnu'l- Arabi diyor ki: "Ekranda gördüğümüz şeyin bütün hakiki olayları yansıttığına inanılamıyacak kadar, görülen eşyanın yansıtıldığı ekrandan uzaktayız" Ibnu'l-Arabi bu mecâzın çift anlam taşıdığından tamamıyla haberdardır. Dolayısıyla herhangi bir ikilik zannını ortadan kaldırmak arzusuyla gölgenin kaynağı ile gölgenin kendisinin bir olduğunu kesinlikle belirtir.
Sayfa 32 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi YayınlarıKitabı okudu
Hallâc'ın aksine...
Ibnu'l-Arabi öte yandan ne (bu anlamda) bir olmayı, ne mezcolmayı, ne de hulûlü kabul eder. O, ikisi arasındaki farkı daima katı ve berrak bir şekilde zihninde muhafaza ederek, ya Bir Hakikat'den ya da Hakikat'in iki manzarasından bahseder. Aynı zamanda Hallâc'ın hulûl nazariyesini reddetmeye yöneldiği bir manzûmesinde, Hallâc'ın Ene'l-Hakkına da kapalı bir şekilde dokunur. Diyor ki: "Ben Hak'kın kendisi değil, O'nun sırrıyım (ene sırru'l-Hakk mâ'l-Hakku ene)" sır burada içerisinde Hakkın gizlendiği Halkın (Görülen Alemin) manzarasıdır; ikisi daima oradadır ve biri diğeri olur demenin hiç bir anlamı yoktur.
Sayfa 32 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi YayınlarıKitabı okudu
Aşkınlık ve içkinlik (tenzih ve teşbih) iki ayrı anlamda kullanılmandır. Allah işitir (semî), görür (basîr) veya O'nun elleri vardır v.b. şeklinde müşebbihe'nin sözünü İbnu'l- Arabi, Allah'ın işitme veya görme duyusu veya elleri vardır v.b. şeklinde anlamaz. Onca Allah, işiten, gören veya elleri olan her şeyde içkindir. O işiten ve gören her varlıkta işitir ve görür. Bu O'nun içkinliğini (teşbih) meydana getirir. Öte yandan, O'nun Zatı işiten ve gören bir varlığa veya varlıklar gurubuna münhasır olmayıp, bu türden bütün varlıklarda ve her ne şekilde olursa olsun bütün varlıklarda tezahür eder. Bu anlamda Allah aşkındır, çünkü O, her türlü sınırlama ve taşahhusun ötesindedir. Külli bir cevher olarak O, varolan her şeyin Zat'ıdır. Böylece İbnu'l-Arabi tenzih ve teşbihi mutlaklığa (îtlâk) ve sınırlılığa (takyîd) indirir ve onları maddecilerinkine yaklaşan, fakat kelamcılarınkinden esaslı bir şekilde farklı bir anlamda kullanır.
Sayfa 35 - Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
186 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.