Gökler ve Yer Allah'tan Başkasına Mı Kalacak?

Mülk Yazıları

Recep İhsan Eliaçık

Quotes

See All
İddia ediyorum: Hiçbir din İslam kadar tahrif edilmemiştir?
Türkçede "zengin" kelimesi Farsça kıymetli, süslü, pahalı, değerli taş demek olan "seng'den geliyor. Bu anlamda zengin (sengin) kıymetli, pahalı eşyaları olan, malı çok olan demektir.
Reklam
Yapılan araştırmalarda mülkten şımarmış mühitlerde yaşayanlarla varoşlarda mülksüzlükten/mesleksizlikten sefalet hayatı yaşayanların ahlaki davranışlarının birbirine benzer çıkması boşuna değil. Her ikisinde de ahlaki kayıtsızlık gözlenmiş. Çünkü toplumların temel ahlaki değerlerini koruyan ve sürdürenler genellikle orta sınıflardır. Bu nedenle orta sınıflaşmış bir toplum en iyisidir. Aşırı mülkçülük ve aşırı mülksüzlük daima hastalık üreten bataklık gibidir.
"Paranın dini imanı olmaz" sözü, "Güç, kendi başına bir değerdir, onu sınırlayacak bir şey yoktur" demekle aynı şey olup dört dörtlük bir Makyavelizm oluyor. Eğer bununla "Ticaret yaparken kimin hangi dinden ve imandan olduğuna bakılmaz" denmek isteniyorsa, bu, paranın dini imanı olmayacağı anlamına gelmez. En azından bu böyle söylenmez. Burada başka bir psikoloji var...
Zamanın ruhu değişti. Eğer bu din Mekke'deki gibi tekrar kölelere özgürlük (fekku ragabe) çığlığını yükseltemezse, bunun dile gelen soylu sesi olmayı bırakır, modern "bahçe sahiplerinin" sofra duasına dönüşürse zamanın ruhu olamaz, dinler mezarlığına gömülür. Eğer bu dinin mülk sahiplerine bir diyeceği yoksa; köylerdeki marabalaşmaya, şehirlerdeki köleleşmeye bir diyeceği yoksa zamanın ruhu olamaz, dinler mezarlığına gömülür. Eğer bu din tevhidi ve şirki, adaleti ve zulmü göklerde ararsa, bir türlü yere gelmez; tarihe, hayata ve tabiata dönmezse zamanın ruhu olamaz. Zamanın ruhu öyle bir şeydir ki kendini tanımayanı tanımaz, kendini dışlayanı dışlar, kendine bakmayana bakmaz, kendine yüz vermeyene yüz vermez, kendine dönmeyene dönmez, kendine kıymet vermeyene kıymet vermez, kendini yenilemeyeni yenilemez, kendini değiştirmeyeni değiştirmez... Dönüp gelene o da dönüp gelir... Her şey biz yaşarken oldu. Madem zamanın ruhu değişti. Şimdi artık yeni türküler söylemin zamanıdır. Çünkü bir tek onlar bitmez; bozlak, uzun hava, acı, feryat, arayış, umut bitmez!
Mekke'de hüküm süren zenginlik anlayışına göre mal, mutlak manada mal sahibinindi. Mal sahibi, malı üzerinde metafizik ve ontolojik hakka sahipti. Mal üzerinde mal sahibinden başka kimsenin hakkı olamazdı. Malda yoksulların hakkı olduğu fikrine tamamen yabancıydılar. Yoksulu doyurmaya teşvik etmezlerdi (Hakka: 34). En küçük yardımı bile çok görürlerdi (Maun: 7) Şöyle demekteydiler: "Allah'ın dilediği takdirde doyuracağı kimseleri biz mi doyuracağız?" (Yasin: 47). Hatta onlardan öncekiler de böyle demekteydi: "Ey Şuayb! Mallarımız hususunda dilediğimiz gibi hareket edemeyeceğimizi sana namazın mı emrediyor?" (Hud: 87). İşte bu Spencerci manada mutlak liberal ekonomizmdir: Mal, tanrısal bir hakla sahibinindir ve mal sahibi istediğini yapar, özgürdür. "Nereden buldun?" diye sorulamaz (Sermayeyi ürkütmemek lazım!)
Reklam
Semud kavminin ileri gelenleri, Hz. Salih'in çıkışını, kurdukları "çete düzeni" için tehdit sayarlar ve o bildik kadim yönteme başvururlar: Fail-i meçhul cinayet! "Allah'ın adını anarak kendi aralarında: 'Bir gece evini basarak onu ailecek katledelim. Sonra yakınlarına olay anında orada değildik, inanın hiçbir şeyden haberimiz yok deriz' diye anlaştılar." (Neml: 49)
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.