Yüce Allah, her insana, onun bela ve musibetine yetecek kadar sabrı verdiği halde, sabrımızı maziye ve istikbale dağıtırız. Bunun için de, sabrımız, hal-i hazırdaki musibete yetmez!
...Yusuf en-Nebhânî’nin eserinde (Câmiu Kerâmâti'l-Evliya) söylediği gibi:
"Cenab-I Hak, çoğu işleri sebeplere bağlamıştır. Onun için hakiki tesiri Allah’tan bilmek şartıyla sebeplere başvurmak sakıncalı değil; bilakis lüzumludur. Kuyuya düşen bir adam, kendisini çekip kurtarmaları için elbette başkalarını çağırır. Hasta olan da doktora gider. Zulme uğrayan hâkime başvurur. Bunlar şirk ve küfür değil de neden dolayı bir nebîyi veya veliyi yardıma çağırmak şirk olur!”
“Velileri imdada çağırmak şirk ve küfür değildir. Çünkü veliler, Cenab-ı Hakk’ın onlara verdiği kerametle, O’nun izni dahilinde uzağı görür, sesleri duyar, tayy-i mekân ederler. Bu sebeple onlar, uzakta bile olsalar yakın sayılırlar. Velilerin hayatta olmaları ile kabirde olmaları arasında ve kerametlerinde hiçbir fark yoktur.”