Müslümanların Temel Problemi ve Çözümü

Ebu'l A'lâ el-Mevdudi

Müslümanların Temel Problemi ve Çözümü Quotes

You can find Müslümanların Temel Problemi ve Çözümü quotes, Müslümanların Temel Problemi ve Çözümü book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Hayatın talepleri İslam'la çeliştiğinde, din aleyhinde ikisinde de başarılı olmaya çalışmaktan vazgeçmeli, cüretle hareket ederek ve pişmanlık duymayarak, dünyevi kazanç uğruna inancını feda etmeyi reddetmelidir.
Sayfa 79 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
muhakkak ki islam, medeniyetimizi kendi temeli üzerine kurduğumuz ruh ile besler; ancak bize şekil vermez. bizden, izlediğimiz her yolda ve yaptığımız her işte bu ruhu aramamızı ister.
Reklam
Rasulullah (s) işte bu vesilelerle, sekiz seneyi aşmayan bir zaman diliminde söz konusu elektrik santrali içerisin deki bu devasa kuvveti keşfetti. Öyle ki, bu kuvvetin ışı ğıni Arap yarımadasına kadar yayabildi ve sonrasında bu kuvvetin nurunu günümüze kadar saçabildi. Aradan on dört asir geçtikten sonra bile, bu kuvvet milyonların kalbine nur ve hidayet saçmaya devam etmektedir.
Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla Hanif bir yapıya sahip olan İslam, sadece inançtan, ibadetlerden ve dinî törenlerden ibaret değildir; ancak o, inançları, ibadetleri, ahlaki ilkeleri, hukuki işlemleri, bireysel ve toplumsal davranışları düzenleyen kuşatıcı bir hayat nizamıdır. Bu dalların hepsi, ahenkli bir şekilde birbirine sıkı sıkıya bağlıdır, dolayısıyla her biri birbiriyle tutarlı bir bü- tün oluşturur.
Ayrıca, bu merkezlerdeki çalışma sistemi, Rasulullah (s) tarafın dan uygulanan sistemle aynı tarzda ilerlemelidir ki, bu sis tem dört bölüme ayrılır: Birinci Bölüm: Bu bölümün fertleri, büyük ölçüde dinî ve ilmi kültürden nasibini alan kimselerden oluşur. Dinî ilimlerde ihtisası olanlar, Avrupa dilleri ve modern ilimleri okumalı; çağdaş kültür ve modern ilimlerden nasibini alan lar ise derin bilgi ve Allah'ın dinini doğru kavrama derece sine yükselene kadar, Arap dili, İslam şeriati ve Kur'an-ı Kerim ile Sünnet-i Seniyye ilimleri eğitiminde derinleşme lidir. Sonrasında onlar, farklı gruplara ayırılır. Her grup, dinî ilimlerden bir alanda ihtisaslaşır. Grupların vazifesi, bu ilmi muasır ve modern temellere göre yeniden kalıba dökmek tir. Yine bu gruplar, günümüzde insan hayatındaki problem leri objektif ve derin bir kavrayışla anlamaya çabalamalı, sonra yaygınlaşan yabancı ve hatalı kavramları ayıklayarak ve onları, İslam'ın yaradılış ve hayat görüşü temelinde ye niden inşa ederek, İslam ilkeleri doğrultusunda çözüm ge tirmeye çalışmalıdır. Kısacası onların, İslam'ın lehine he deflenen düşünce devrimini gerçekleştirecek güç ve etkide yeni bir tarzda doğru bir kültürü ortaya koyabilecek kabiliyette ve yeterlilikte olmaları gerekmektedir. Hem kendilerini geliştirmiş hem de toplumu geliştirecek ve değiştirecek kadar kuvvetli bir ilme sahip, eğitim almış topluluk.
arayışında olduğum devrim; ne italya'daki faşist harekete ne de almanya'daki nazi hareketine benzer. bu hareketin örnek alacağı yegâne model medine'deki "nübüvvet okulu"dur. teselli bulacağı parti ise büyük insan muhammed aleyhisselam'ın kurduğu ve onunla tarihin yüzünü değiştirdiği "Allah'ın partisi"dir.
Reklam
Arayışında olduğum devrim; ne İtalya'daki faşist hare kete ne de Almanya'daki Nazi hareketine benzer. Bu hare ketin örnek alacağı yegâne model Medine'deki "nübüvvet okulu"dur. Teselli bulacağı parti ise, büyük insan Muham med aleyhisselamın kurduğu ve onunla tarihin yüzünü de ğiştirdiği "Allah'ın partisi"dir...
Torunu Ebü'l-Muzaffer şöyle anlatır: "Dedemin va'z meclisinde en az onbeşbin kişi olurdu. Çoğunlukla bu sayı çok daha fazla olurdu. Allahû Teâlâ, onun meclisinde olanların kalplerine doğruluğu koyardı. Kendisi dünyadan el çekmişti. Az bir dünyalıkla yetinirdi. Kendisini, ömrünün sonlarında minberde dinledim. Şöyle diyordu: 'Bu iki parmağımla, iki bin cilt kitap yazdım. Elimde yüzbin kişi tövbe etti. Yirmi binden fazla Yahudi ve Hıristiyan vesilemle Müslüman oldu.' İbn-i Cevzî hazretleri, her yedi günde bir, Kur'ân-ı Kerîm'i hatim ederdi. Cuma namazı ve va'z vermek hâriç, evinden hiç çıkmaz, kimseyle şakalaşmazdı. Helâl olduğu kesin olarak bilinmeyen şeyi yemezdi. Bu âdetini ömrünün sonuna kadar devam ettirdi.
Artık fakirin, yoksulun ya da kölenin mutlak manada ne dini ne de kültürü vardır; çünkü onun için en kutsal şeriat ekmek, en büyük gelenek ayıbını örten yırtık bir elbise, en yüce inanç ise fakirlikten ve yoksulluktan kurtulmaktır. Yiyecek ve giyecek ihtiyacı, onu hırsızlığa sevk eder. "Şüphesiz, köleliğin hâkim olduğu ve içerisinde açlığın yayıldığı dünyada dine yer yoktur." İşte bu, komünizm ilkelerinin ilk dersidir. Cahil Müslüman bu öğretileri kabullendiği anda, dinine komünist devletin gölgesi altındaki bir kötülük ilişmeyeceğine ve inançlarının saygınlık ve takdir kazanacağına dair yapılan bir vurguyu kabul etmiş olur: "Dinlerin ve inançların bu meselelerle ilgisi nedir? Bu katıksız ekonomik ilkelerin egemenliğini tehdit eden tehlike nedir? Şüphesiz din, en eski zamanlardan beri tarihe eşlik etmiş, aydınlığı ile beşerî hayatı kaplayarak canlılığını korumuştur. Maddi ve manevi yansımasını muhafaza etmeyi de sürdürmektedir."
Muhakkak dünyanın boğucu maddi sıkıntıları, ona sadece İslam'ın çözüm sunduğunun dile getirilmesiyle çözülmeyecektir.İslam'ın bizzat kendi değeri olmalıdır ve bu değer insanları kuşatan, onlara temas eden, onları harekete geçiren ve çabalarının meyvesini almalarını sağlayan uygulamalı bir sistemin iskeletinde somut olarak gösterilmelidir. Kuşkusuz bizler, rotasının değiştirilmesi adına çatışma, mücadele, hitabet ve vaaz üzerine kurulmuş bir dünyada yaşıyoruz; fakat bunu gerçekleştirebilecek yegâne eylem devrimci mücadele hareketidir.
Sayfa 61 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
46 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.