Burası özgür bir ülke," dedi genç Kral, "kimsenin kölesi değilsin ki."
"Savaşta," dedi işçi, "zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz. Bütün gün onlar için uğraşıp didiniyoruz; onlar sandıklarını altınla dolduruyor, bizimse çocuklarımız vakitsiz solup gidiyor, sevdiklerimizin yüzü sertleşip fesatlaşıyor. Üzümü biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. Mısırı biz ekiyoruz, ama soframız boş. Kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz."
Kırlangıç, kırlangıç! Küçük bir sokakta, yoksul bir ev var.
Bu yoksul evde çocuklarına yemek bulamayan çaresiz bir anne var.
Kılıcımın kabzasındaki yakutu götürür müsün ona?