Bütün Yapıtları 1

Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu

Friedrich Nietzsche

Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu Posts

You can find Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu books, Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu quotes and quotes, Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu authors, Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu reviews and reviews on 1000Kitap.
“…ben taktım bu tacı kendime, ben kutsadım kahkahamı. Başka birini bulamadım bugün, bunu yapacak kadar güçlü olan.”
Prometheus Söylencesi ve İlk-Günah Mitosu
Prometheus söylencesi tüm Ari halklar topluluğunun başlangıçsal bir mülküdür ve onların melankolik-trajik olana ilişkin yeteneklerinin bir belgesidir; Ari varlık için bu mitosun, ilk günah mitosunun Sami varlık için taşıdığı öneme benzer karakteristik bir önem taşıması, ve bu iki mitos arasında erkek ve kız kardeş arasındakine eşdeğer bir akrabalık derecesinin bulunması hiç de olasılıkdışı olmayabilir. Söz konusu Prometheus mitosunun önkoşulu, naif bir insanlığın yükselen her kültürün hakiki Palladion'u olarak ateşe olağanüstü bir değer atfetmesidir: insanın ateş üzerinde özgürce tasarrufta bulunabilmesi ve onu yalnızca gökten gelen bir hediye aracılığıyla, yakıp tutuşturan yıldırım ya da ısıtan güneş yanığı olarak elde etmemiş olması, dalınç içindeki ilk-insana tanrısal doğaya karşı işlenmiş büyük bir suç, onun bir yağmalanışı olarak görünmüştü. Böylece, daha ilk felsefi problem, insan ile tanrı arasında üzüntü verici, çözülmez bir çelişki ortaya çıkarır ve bu çelişkiyi her kültürün giriş kapısına bir kaya bloku gibi yerleştirir, insanlık, yaralanabileceği en iyi ve en yüce şeye, büyük bir suç yoluyla ulaşır ve şimdi bunun sonuçlarına, yani hakarete uğramış göksel varlıkların asilce yükselmeye çalışan insan soyuna göndermek zorunda oldukları acılar ve kederler seline de katlanması gerekmektedir: büyük suça verdiği değer sayesinde, merakın, yalanlarla kandırmanın, baştan çıkarmanın, şehvetliliğin, kısacası bir dizi özellikle kadınsı duygulanımın kötülüğün kökeni olarak görüldüğü semitik ilk-günah mitosuna tuhaf bir biçimde aykırı düşen buruk bir düşünce.
Sayfa 60 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bizler, bir koronun, özellikle opera korosunun modern sahnedeki konumuna alışkın olduğumuz için Yunanlıların trajik korosunun asıl "eylem"den daha eski, daha ilksel, daha önemli olduğunu asla kavrayamadık -oysaki ne kadar da açıklıkla aktarılmıştır bu durum-, yine geleneğin aktardığı bu büyük önemlilik ve başlangıçsallıkla, koronun yalnızca düşük, hizmetçi varlıklardan, işte ilkin yalnızca teke türünden satirlerden oluşturulmuş olmasını bir türlü bağdaştıramadık, sahnenin önündeki orkestra bizim için hep bir sır olarak kaldı; şimdi ise sahnenin eylemle birlikte, temelinde ve başlangıçta yalnızca vizyon olarak düşünüldüğünü, biricik "gerçeklik"in tam da bu vizyonu kendisinden üreten ve dansın, sesin ve sözün tüm simgeselliğiyle o vizyondan söz eden koro olduğu kavrayışına vardık. Bu koro, vizyonunda, efendisi ve ustası Dionysos'a bakar ve bu yüzden sonsuza dek, hizmet eden korodur: bunun, tanrının, nasıl acı çektiğini ve kendini yücelttiğini görür ve bu yüzden kendisi eylemde bulunmaz. Koro, tanrıya düpedüz hizmet eden bu konumda, yine de doğanın en üst, yani Dionysosçu anlatımıdır ve bu yüzden, doğa gibi, coşkunluk içinde kehanet ve bilgelik sözleri söyler: acıyı paylaşan olarak aynı zamanda bilgedir, dünyanın yüreğinden hakikati bildirendir, Böyle fantastik ve itici görünen, bilge ve coşkulu, aynı zamanda tanrının aksine "naif bir insan" olan satir figürü bu şekilde oluşur: doğanın ve onun en güçlü dürtülerinin suretidir; onun simgesi olduğu gibi, onun bilgeliğini ve sanatını da bildirendir: müzisyen, şair, dansçı, ruhlarla konuşan, bir ve aynı kişidir.
Sayfa 54 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.