Doğması gereken bir öğretinin, sevgi öğretisinin. bireysel ve toplumsak anatomisini, (tarihsel akışın dinamiği kuramını göz önünde tutarak) diyalektik açıdan, vurgulamaya çalıştım bu söyleşilerde... Bence insan. ömrünün anlamlı kısmını sevgide geçirmeli... Çünkü, insanın en büyük zenginliği, çürümekte olan ve kedni kendisiyle sürekli çelişen bir dünyada derin ve şiirli biçimde sevme ve sevişme yeteneğidir... Hem sonra; Bütün çağlarda en bilge kişiler, şiirin ve trajedinin, mutluluğun ve mutsuzluğun kaynağı olan sevgi üstüne aynı yargıya varmışlar: "O, bir aşkınlık sanatıdır- yaşama ve yaratma sanatıdır..." Öyleyse, bu saptama şimdi bize neyi kanıtlar? Anlamlı bir öz içinde varolmayı ve yaşamayı...