Güneşsiz sokaklarımızda Yoksulluk aç gözleriyle sürünüyor, Günah da ayyaş suratıyla hemen onun peşinden geliyor. Sabahları Sefillik uyandırıyor bizi, geceleyin Rezillik gelip yanı başımıza oturuyor. Ama bütün bunlar senin neyine? Bizden biri değilsin ki sen. Suratın fazlasıyla mutlu.
Dokumacı," Savaşta güçlüler zayıfları köle yapar, barışta ise zenginler yoksulları köleleştirir," dedi." Yaşayabilmek için çalışmak zorundayız, oysa bize öyle düşük ücret ödüyorlar ki ölüyoruz. Bütün gün onlar için çabalıyoruz; onlar kasalarını altınla dolduruyorlar, bizimse çocuklarımız vaktinden önce sönüp gidiyor, sevdiklerimizin yüzleri sertleşip çirkinleşiyor. Üzümü biz eziyoruz, şarabı eller içiyor .Mısırı biz ekiyoruz ama soframız bomboş . Gözle görülmese de zincire vurulmuşuz biz, herkes özgürsün dese de köleyiz."
"...ama çocuk daha çok yalnız başınaydı. Çünkü öngörüye çok benzeyen keskin içgüdüsüyle biliyordu ki sanatın gizleri, en iyi gizlilik içinde öğrenilir ve bilgelik gibi Güzellik de, tek başına tapınanlardan hoşlanır."