“Nasıl Ölünür” sorusuna cevap niteliği taşıyacak bir kelime varsa oda “trajik”tir. Evet insanlar bu dünyadan göçüp giderler. Ancak her biri farklı bir hikayeyle uğurlanır. Tıpkı bu eserdeki hikayeler gibi.
Eserde 5 farklı hikaye mevcut. Yazar bizleri ürkütmemek adına olsa gerek ilk sıraya varlıklı bir kontun hikayesini koyar. “Evet” diye düşünür ve eklersiniz; “zenginler de ölür.”
İkinci sırada bizi yine zengin bir yaşamın hikayesi karşılar. Ancak bu hikayede senaryo farklıdır. Çünkü bu hikayedeki zenginimiz olan anne, cimri ve otoriterdir. Hayırsız diyebileceğimiz üç evlatla sınanan anne, ecel kapısını çaldığı zaman dahi cimriliğinden taviz vermez. Bu hikayede de “evet” diye düşünür ve eklersiniz; “malını yemeyenler de ölür.”
Üçüncü hikayede yokluktan gelme bir çift karşımıza çıkar. Hayata karşı verdikleri mücadele zafere ulaşmış, ancak ecele karşı verilen mücadele kaybedilmiştir. Bu hikayenin bitiminde yeni bir “evet” eklersiniz; “Sevenler de ölür.”
Dördüncü hikayemiz yaşanmasını istemeyeceğimiz türden. Sefil bir ailenin açlıktan ve bakımsızlıktan dolayı ölen çocukları işlenir bu hikayede. Bu öyle bir sınavdır ki defin işlemleri için gereken tabut dahi bir gün sonra ulaşır ailenin eline. İşte ilk defa burada “hayır” der ve eklersiniz “bir çocuğun ölüm nedeni açlık ve sefalet olmamalı!”
Beşinci ve son hikayemizde 70 yaşında bir adamın kimseye yük olmadan ebediyete uğurlanması işlenir. Bu hikayeye de bir “evet” iliştirir ve Nietzche’yi yad edersiniz; “İnsan, vaktinde ölmeli…” Zihinde kalın.