Divan yazarlarınin çoğu mey, meyhane, kadeh, dudak, aşk gibi kelimeleri mecazi manada kullanırlar, gerçek anlamı ile kullanmazlar. Örneğin meyhane tabiri ile ibadet edilen yeri (tekke) aşk ile de Allah aşkını vs. Şair Bakide, Sultan Fatih'te, Kanunide, Aziz Mahmud Hüdayide, Esad Erbilide( Allah hepsinden razı olsun) durum böyledir. Ama Şair Nedim için bu tabirler gerçek anlamı ile kullanılmıştır. Acaba kitap okuyucuyu bu düşünceye mi yönlendiriyor diye düşündüm ve başka kaynaklardan da araştırma yaptım ama şairimiz o dönemin yozlaşmış ahlaki yapısını temsil ediyor gibi. Yaz ve kış aylarında yapılan eğlenceler, özellikle şimdinin Kağıthanesinde o zaman yapılmış Sadabat sarayı ve önündeki havuzda dünyevi aşklar, sevgiler( şimdinin Bodrumu gibi) koca imparatorluğun manevi kalelerine atılan bombalar gibi geliyor bana. Ki zaten ilahi tokat da geliyor, isyanlar, toprak kayıpları gibi. Oysa kuruluş ve yükseliş dönemi sultanları size emaneti bu amaçla teslim etmemişlerdi. Osmanlıyı temsil eden büyük hakan Fatih'in ruhudur, biz bunu kaybettik. Şairin şiirlerini bu nedenle sevemedim, Ömer Hayyaminkileri sevmediğim gibi. Lafız olarak güzel gelebilir ama mana nefse( nefsi emmareye) hitap ediyor, ruha değil. Allah onu da affetsin bizi de, ömür bir kez veriliyor yüksek değerlere talip olmak lazım, pişman olmamak için nefsi gemleyip susturmak ruhu yüceltmek lazım, bu da Efendimizin asm sünnetine uymakla mümkün