Ahh ahh. Yarım kalmış hikayeler, hayatlar, serüvenler..
Yine bi Dostoyevski şaheseriyle geldim. Bu kitabın çok ayrı bi özelliği var dostlar.
Dostoyevski bu eserini yazarken tutuklanıp sürgüne gönderiliyor ve eserini tamamlamıyor. Yani kitap yarım kalmış, sonu bilinmeyen bi eser. Tabi okumaya engel miiii, değil elbette kii.
Kitap ismini baş karakterden alıyor, Netoçka..
Netoçka'nın küçüklükten ergenliğe kadar yaşadığı hayatı, çektiği sıkıntılı günleri, sevgi yokluğunu, açlık ve yoklukla sınandığı zamanları, acı bi şekilde annesini kaybetmesini, öz babası olmayan ama öz babası diye bildiği ve çok çok sevdiği adamın Netoçka'ya ve annesine yaşattıklarını, yani küçük bir kızın ızdırap ve hüzün dolu hayat hikayesini anlatıyor.
İçeriğine dair daha söylenecek çok şey var tabi kii. Üvey babası Yefimov, bi müzisyen ve kendini çok beğenmiş, üstün deha sanan bi tip. En iyisi benim edasında sürekli. Netoçkanın annesi hastalıktan öldüğü anda Netoçkayı da bırakıp kaçar gider ve bi zaman sonra ölüsü bulunur. Netoçka ise üzüntüden yol kenarında kendinden geçer ve gözünü açtığında Prens H. ile karşılaşır ve onun evine yerleşir. Burada prensesin kızı Katya ile dostluk kurar, sonra ondan da ayrı kalmak zorunda kalır. Son olarak evlatlık verilir ve orda Aleksandra Mihaylovna'yı çok sever annesi yerine koyacak kadar.. Tabi burdaki günleride zor ve sıkıntılı geçer..
Yarım kalmış olmasına rağmen güzel ilerleyen ve daha ne olacak diye kendini okutan bi eserdi. Kim bilir sonu olsaydı daha neler neler olacaktı belkide..
Velhasıl kelam..
Bir evladın yersiz yurtsuz kalmasını okudum. Rabbim evlatlarımızı ailelerinde ayrı düşürmesin.