Salih Bozok
(Atatürk'ün Yaveri)
Hekimler büyük ölünün odasından çıktıkları zaman yüzüm kimbilir nasıl korkunç bir hal almıştı ki, operatörü Mim Kemal Bey telaşlanarak:
'Nereye gidiyorsun?' diye sormaya mecbur kaldı.
'Hiç,' dedim, '...gidiyorum. İşim bitti artık.'
Fakat Mim Kemal Bey bırakmadı. Kolumdan tutarak aşağıya kadar indirdi. Kalbim, iki değirmen taşı arasına düşmüş buğday tanesi olsa ancak bu kadar ezilirdi. Ne ağlayabiliyor ne konuşabiliyor ne de konuşulanları anlıyordum. Bir ara büsbütün kendimden geçmişim. Odadan deli gibi fırladım.
'Nereye?' diye arkamdan koştular.
'Şimdi geliyorum,' dedim.
Bundan sonrası hiç ama hiç hatırlamıyorum.
Atatürk'ün yaveri Salih Bozok, şuursuzca Saray'ın merdivenlerinden aşağı koştu. Alt katta boş bulduğu bir odaya dalıp kapıyı kapattı. Az sonra içeriden tek el silah sesi duyuldu. Sesi duyup odaya koşanlar içerde O'nu kanlar içinde buldular. Tabancasından kalbine sıktığı bir kurşunla devrilmişti..
(Can Dündar; 'Sarı Zeybek', 1994)
(Kitabın Girişinden)