Dostoyevski Poetikasının Sorunları'nda (1929) Dostoyevski’nin “polifonik” (çoksesli) romanlar yazdığını öne sürdü: “Hiçbiri yazarının sesiyle özdeşleşmeyen pek çok sesten oluşan bir roman türü bu.” Bunun arkasından yanlış bir kanıya vararak, “Her tanım, her görüş diyalogun parçasıdır. Dostoyevski’nin evreninde son söz yoktur,” dedi.
Friedrich Nietzsche’nin (1844-1900) Dostoyevski’yi keşfi, tümüyle şans eseridir. Nietzsche Şubat 1887’de,
Yeraltından Notlar’ın Fransızca çevirisini okur okumaz kendi zihnine akraba bir zihin keşfettiğini anladı: “Suçlu psikolojisi, köle zihniyeti ve gücenmenin dinamikleriyle ilgili...” bir şeyler öğrenebileceği tek psikolog, buydu.
İnsancıklar’ı (1846) Belinsky coşkulu bir övgüyle selamladı: “Sahip olduğu ilham perisi ile çatı ve bodrum katlarında yaşayanlara hayat veren genç şairi tebrik ediyorum. Yaldızlı köşklerde yaşayanlara ‘yoksullar da insan, onlar da kardeşlerimiz’ diye haykırıyor.” Öte yandan Dostoyevski’nin ilkinden sadece iki hafta sonra basılan ikinci romanı
Öteki, Belinsky’yi hayal kırıklığına uğrattı. Bu kez Belinsky, romanın fantastikliğinden yakınarak, “Bunun yeri olsa olsa tımarhane, edebiyat değil. Şair değil, doktor işi bir yapıt bu,” diyordu. Bu cümleler, Rus eleştiri geleneğinin bugününde bile yankılanır: Dostoyevski ya hor görülenlerin müşfik dostudur ya da hasta ruhları mahirce tedavi eden bir doktor.
Karamazov Kardeşler el altından satıldı. Sovyet yazarları Çarlık rejimini eleştiren Dostoyevski’yi “devrimin habercisi” unvanıyla bağırlarına basarken, aynı Dostoyevski’yi sonradan benimsediği görüşlerinden ötürü akıldışılıkla suçlamaktan geri kalmadılar.
'Sonra öğrendim bunun asla olmayacağını, insanların değişmeyeceğini ve onları kimsenin değiştiremeyeceğini ve bunun çabalamaya değmediğini! Evet, böyledir!
|Suç ve ceza