Utandım, mahremiyetin, gizemin, özelin ve değerin bu kadar uluorta saçılıp dökülmesini görmekten… İçtenliğin, hüznün, romantizmin, içe kapanık Nirvanalaşmanın yok oluşunu... Kederin ve neşenin kayboluşunu… Coşkunun ve sükunetin artık olmayışını… Bütün bunların yerini yılışıklığın, içtensizliğin, dibine kadar yapmacıklığın ve rüküşlüğün, düzeysiz yüzeyselliğin almasını… Dostluk, arkadaşlık, sohbet ve dertleşmenin, yüreğini açmanın ya da açmamanın artık orada tahayyül etmenin bile imkansızlığını… Hicap duygusunun, tatminsizliğin tükenmez talepleri karşısında yok edilişini… Görmekten utandım, ürktüm