Yaklaşık yarım saattir nereden başlasam diye düşünüyorum. Önce şunu söyleyeyim okumaya başlarken kitabın kalınlığı gözümü çok korkutmuştu ama sonra bi baktım yarılamışım. Adını bir hüzün yumağı olan Quasimodo’nun dış görünüşünden alır. Öylesine çirkindir ki kilisenin önüne bırakıldığında herkes onun bebek değil de bir canavar olduğunu haykırır. Halkın gözünde ucubeden farkı yoktur. Öyleki ona yalnızca başrahip Frollo acımış ve himayesine almıştır. Romanı okurken öyle çok kızdığım üzüldüğüm yerler oldu ki deli gibi içselleştirmek ruhumuzda var neyse biraz Esmeralda’dan bahsedeyim bütün kasabaya nam salmış güzeller güzeli bir çinegene kızı, bir de tatlı keçisi Cali var. Meydanlarda eşsiz dansı ve keçisinin birkaç numarasıyla geçimini sağlıyor. Gören herkesi büyüleyen Esmeralde başrahip Frollo’yu kendine aşık ediyor. tabi gönlünde kahraman sandığı hain subay Phobeus yatmaktadır. Bir gece subay Esmeraldayı kandırarak bir otel odasına çağırıyor. Başrahip bunu kendine yediremeyerek orada haince bir plan hazırlıyor, sonrasını anlatmayayım olaylar olaylar Aşk, entrika, ihanet, ortaçağ karanlığı, kilisenin hakimiyeti.. vs derken soluksuz bir çırpıda akıp gidiyor roman. Aşk içinde aşk var. Platonik aşklar silsilesi. Ama en yürek burkan da Quasimodo’nın aşkı. Canım Quasimodo seni dış görünüşünle yargılayan, seni merhamet edilesi bir varlık olarak gören insanların hepsini bir bir vurmak istiyorum #notredamenınkamburu #victorhugo