Nur Heykelleri, Tasavvufun Kelimesi, Burçlar Risalesi

Şehabeddin Sühreverdi

Nur Heykelleri, Tasavvufun Kelimesi, Burçlar Risalesi Quotes

You can find Nur Heykelleri, Tasavvufun Kelimesi, Burçlar Risalesi quotes, Nur Heykelleri, Tasavvufun Kelimesi, Burçlar Risalesi book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Bundan dolayı vehim, maddeden soyut şeylerle ilgili konularda aklın verdiği tüm hükümleri inkâr eder. O, kıyamet gününe kadar mühlet verilenlerdendir. İnsan kabirden çıktığında mühleti bitecektir. Şari (as.) demiştir ki: "Sizlerden şeytanı olmayan hiçbir kimse yoktur." Nitekim hayal ortak duyudan alır ve duyular ortak duyuyla ilgilenmekten kesildi- ğinde mütehayyile ortak duyuyu ele geçirir. Bu sırada nefis fikirler konusunda mütehayyileyi kullanmakla meşgul olur; dolayısıyla ortak duyuda sûretler açığa çıkar. Cin vb. şeylerin görünmesi bu nedenle olur. Müşâhede eden, gözünü yumsa bile kapalı olmasına rağmen yine görür. Çünkü bu görüş bâtın bir sebepten ötürüdür.
Feleklerin hepsi nur olsaydı aşırı sıcaklık- tan dolayı altında bulunan şeyleri bozardı. Şayet onlar nurdan yoksun olsalardı unsurlar sonsuz bir karanlıkta bulunurdu. Onların nuru tek bir mevzide sabit kalsaydı başkalarını nurundan yoksun bırakırken karşısındaki şeyi aşırı bir şekilde etkilerdi. Şayet tek bir daireye ilişse idi karşısındakini çok fazla, arkasındaki ise çok az etkilerdi.
Reklam
Yerle felekler arasında renkli bir şey olsaydı ışıklar yere ulaşmazdı. Eğer yeryüzü renkli olmasaydı üzerinde ışık sabit olmazdı. Ateşin dışında bir şey feleğe komşu olsaydı hareketi sebebiyle felek onu yakar ve bozardı. Dolayısıyla ateş, ay feleğine yakın yerleştirilmiştir.
Hadislere sebep olması uygun düşen, devamlı ve kesintisiz olan bu hareket, feleklere aittir. Feleklerin hareketleri, bizim dünyamızdaki hadis şeylerin sebebidir. Evvel değişmediğine göre o, hâdis hareketlerin sebebi olamaz. Feleklerin hareketleri olmasaydı hadisin meydana gelmesi mümkün olmazdı. ...... Felekler asla parçalanmaz; onlar merkeze ve merkezden dışarıya doğru doğrusal hareket etmez. Bilakis onların hareketi merkez üzerinde daireseldir. Şu hâlde felekler hafif, ağır, sıcak, soğuk, yaş ve kuru değildir. Onlar, beşinci tabiattır ve yeryüzünü kuşatır. Şayet gök yeryüzünü kuşatmamış olsaydı güneş battığında doğuya günde iki kez olmak üzere dönerdi. Şu hâlde semavi şeyler küreseldir, kuşatıcıdır, diridir, nâtıktır, mukaddes ışıklara âşıktır ve yaratıcısına itaatkârdır. Esîr âleminde, ölen hiçbir şey yoktur. ....... Ondan sonra (cisimlerin en nurluları olarak) saygı duyulan efendiler olan güneşin arkadaşları diğer gezegenler, özellikle de en mutlusu, hayır ve bereketin sahibi olan (Jüpiter) gelir. Onu yaratan ne kadar da yücedir, onu şekillendiren ne kadar da uludur.
Haydi ey arif! Rabbimizi özlem ve coşkuyla yad edelim. Haydi, ey arif! Tekbir ve tehlille sesimizi yükseltip Rabbimizle sevinelim. Haydi, ey hakikat kardeşi! Hazin bir sesle Rabbi takdis edelim. Haydi, ey hakikat kardeşi! Üzüntülü bir kalple, özlem dolu bir ruhla, acıklı bir nağmeyle âlemi var kılan (Rabbe) yalvaralım. Kalk, ey ârif! Rabbimizi yad edelim, gecenin karanlığında gizli bir sesle seslenelim. Aşıkların gözleri, nerede o akan gözyaşlarınız? Rablerine iştiyak duyanların kalple- ri, nerede o yükselen ahlarınız? Ey âriflerin ruhları, nerede inlemeleriniz? Ey vâcidlerin hatırları, nerede o feryatlarınız? Tekrar tekrar seni her şeyden tenzih ederim, ey rablerin Rabbi, senden başka ilah yok! Ey celalinin nuruyla melekûtu ayakta tutan, ey bir şeye tecelli ettiğinde kendisine itaat edilen, ey lütfu gizli olan, ey karanlık zatlara nurunu akıtıp onları aydınlatan ve feleklere şevkinin kıvılcımını atıp onları döndüren ve yürüten! Senin azametin karşısında boyunlar bükülmüş, heybetinin karşısında sertler yumuşamış, raks eden ruhlar zikrinle lezzet duymuş, izzetinin parıltısı karşısında şaşkın duyular sakinleşmiştir.
Şevk, bu sevinci tamamlamaya dönük olan harekettir. Her şevk sahibi, bir şeyi elde eder ve bir şeyi kaybeder. Yani, bütünüyle şevk duyduğu şeye ulaşınca şevk ve talep ortadan kalkar. Veed, nefse vârit olan şeylerin tümü olup, nefis onu zatında erdemlerle ilgili şeyler olarak bulur. Tevâcüd, zorlanmaksızın vecdi elde etmeye çalışmaktır. Bast, nefsin bir şeyden dolayı etkinlik ve bir çeşit sevinç üzere olmasıdır. Kabz, nefsin içinde bulunduğu haldeyken neredeyse tüm motivasyonlanı kaybedecek ölçüde hüzün duymasıdır. Bu bazen cismâni kuvvelerin yorulmasından, umutsuzluktan veya ilhamdan ve hüzün veren uykudan dolayı olur ki hafızasında aynısı değil fakat eseri kalır. Sebebi konusunda kişi şaşkınlık içindedir. O bazen nefsin bir musibet vb. bir sebeple rahmet ve nefchätin ilkelerine şahit olmasından kaynaklanır. Levaih, çakan şimşekler gibi aniden açığa çıkıp hızlıca kaybolan nurlu ve lezzetli hallerdir.
Sayfa 108 - Kasım günani kütüphanesiKitabı okudu
Reklam
Ey Allah'ım! İsmini zikretmeleri ve yüceliğini takdis etmeleri için uyuyan nefisleri gaflet kabirlerinden uyandır! İlim ve sabırdaki payımızı artır. Çünkü ikisi faziletlerin babasıdır. Bizi, kazaya razı olmakla rızıklandır! Fütüvveti süsümüz, işrakı yolumuz eyle! Sen en bol cömertlikle âlemlere verensin.
Sayfa 65 - Kasım günani kütüphanesiKitabı okudu
Cem, cismâni çokluga iltifat etmeksizin nefsin yüce tarafa yönelmesidir. Tefrika, nefsin, farklı bedeni kuvvelerde tasarruf sahibi olmasıdır. Gaybet, nefsin, duyulardan gâip olması/uzaklaşması itibariyle kendi alemine dönükken sahip olduğu bir hâlidir. Duyulardan gâip olmak, gâipte hazır bulunmaktır. Duyuların hâzır bulunması kuds âleminden gayberte olmaktır. Sekr, hareketlerdeki düzeni iptale götüren nefse ait kutsi bir hâldir. Sahv, sekr hâlinden dönüştür. Heybet, ilkelerin mertebelerini düşündüğü sırada nâtık nefiste ortaya çıkan bir hâldir. Dolayısıyla bu kişinin nefsi yakınlığa chil olmadığı gibi, uzak bir şekilde de olsa zorunlu varliğa nispeti yoktur.
Sayfa 109 - Kasım günani kütüphanesiKitabı okudu
Üns, nefsin kendine ait sevincini içeren bir hâlidir. Bu nefis, ilkelere ve lezzet veren nurdan kendisine gelen şeye nispetle mutmain olur. Mükâşefe fikirle, sezgiyle veyahut geçmişte ve gelecekte ortaya çıkan cüzi bir duruma ilişkin gaybi bir içe doğuşla nefiste ilmin meydana gelmesidir. Müşâhede, vehmin akılla didişmesinin kesildiği sırada nurların nefse doğuşudur. Bazı kimseler ve doğru sözlüler ortak duyuda beliren ve duyulur olarak açıkça görülen şeye "müşâhedeyi" tahsis etmişlerdir.
Sayfa 110 - Kasım günani kütüphanesiKitabı okudu
Tesbih ve zikirle meşgul olman, kötü hâtırlardan uzaklaşman, iyi hâtırlara yaklaşman gerekir. İlkin, kötü hâtırı kesersen ondan kurtulursun, aksi hâlde o seni sana uygun olmayan şeylere götürür. Ahiretinle ilgili duaları artır. Allah'tan, kaybolan şeyleri değil seninle birlikte sonsuza kadar kalacak şeyleri iste! Düşünmeden konuşma! Kendinde zuhur eden bir hâle şaşırma! Zira o hâli verenin sonsuz bir gücü vardır. Kur'ân'ı vecd, ince fikir ve coşku ile oku! Kuran'ı sanki seninle ilgili bir hususta nazil oluyormuşcasına oku! Bu hasletleri kendinde bulundur ve topla ki kurtuluşa erenlerden olasın!
Sayfa 113 - Kasım günani kütüphanesiKitabı okudu
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.