Nutku Süreyya

Hızır Ercan

Quotes

See All
Menzil-i fakr
Menzil-i fakre eriştim dediğim oldu benim Sohbet-i Hakk'a giriştim dediğim oldu benim Nazar ettim bana ben kendimi bildim ki neyim Yaradanımla biliştim dediğim oldu benim Dediğim oldu benim** : Yani “Allah'ın dediği oldu” anlamındadır. Dikkat edilirse varidatı Süreyya'da bir makam sırası vardır. Buraya kadar olan varidatta Hakk'ı bulmak için dua ve niyazda bulunma hali vardı. Bunlar “beşer Süreyya” makamının halleri idi. Ancak bu varidatında Hakk'ı bulması ile “lisan” da değişmiştir. Çünkü Allah yakınlığı zuhur eden velide artık “Allah tecelli etmektedir”. Bu konu çok hassastır. Zahir ulema bu noktayı anlamakta güçlük çekmektedir. Bilinmelidir ki hiç kimse Allah olmaz. Ancak Allah evliyâsında “tecelli eder” tıpkı peygamberlerinde olduğu gibi.
Sayfa 43 - Zemra yayınlarıKitabı okuyor
Sırrım O, O’nun sırrı da ben
Sırrım O, O’nun sırrı da ben: Hz.Pîr Abdülkadir Geylanî “ Risâleti Gavsiyye “ kitabında, "El insanu sırrî ve ene sırrehû - İnsan benim sırrımdır ve ben O'nun sırrıyım." buyurmaktadır.
Sayfa 67 - Zemra yayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Zillet
Maneviyatta çok ileri makamlarda zuhur eden bir tecellidir. Bu makam tam teslim makamıdır. Veli kendinde manevi kudret olmasına rağmen Cenabı Hakk'ın arzu ve tatbikatına tam bir teslim ve rıza halindedir. ( Bu ifadeler genel anlatımlardır. Makamın tam hususiyetini ancak bu makamı yaşayan veli bilir. Çünkü makam ve tecelliler her velide farklı cereyan etmektedir.)
Sayfa 54 - Zemra yayınlarıKitabı okuyor
Şey-i Vâhid
Bir tek şey kelime anlamıdır ancak maneviyatta belli bir makamı işaret eder. Tasavvufta, bütün isimlerin ve sıfatların bir noktada toplanması olarak tarif edilmiştir. O nokta isimlerden ve sıfatlardan münezzehtir. Yani isim ve sıfata bakılarak yapılacak bir tarifi kabul etmez. O makamda ancak Cenabı Hakk'ın arzusu geçerlidir.
Sayfa 34 - Zemra YayınlarıKitabı okudu
Terk-i Ukbâ
Attım şükür Allah'a ki dünyayı gönülden Sür’atle çıkardım dahi ukbâyı gönülden Tesir edemez oldu bana dehşet-i nîrân Çün gelmeze saldım da hatâyâ-yı gönülden Hikmet ne ki lezzet alamam zevk-i hayattan Bilmem ki neden vaz geçemem nazlı memattan Canım varacak âne değin dergeh-i yare Teb’it edemem nâle ve bükâyı gönülden Nimet bilirim kendime her ah ü figanım Kan ağlamadan kalmasa da tâb u tuvânım Yar uğruna ölmek heves ü meyline düştüm Mehcûr edemem sevgili sevdayı gönülden Ben hane-i asliyyeme nakletmeyi kurdum Bu dâr-ı fenadan çekilüp gitmeği kurdum Çünkü yaramaz oldu bana âb u havası İş almağa kaldı izn-i Huda‘yı gönülden (İş kaldı Huda iznini almağa gönülden) Milâdi 22 temmuz 1903
Sayfa 18 - Zemra YayınlarıKitabı okudu
Nur-u Muhammed
Hz.Süreyya'nın “Hz.Muhammed'i kabul etmeyen yerden bir karış dahi yükselemez” sözü manevi evlatlarından rivayet edilmiştir. O halde beşer varlığı ancak Nur-u Muhammed kanalı ile Hakk yakınlığı bulabilir.
Sayfa 37 - Zemra YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
İrciî : (Bana dön, Rabbine dön)
Fecr Suresi 27-28. Ayetler de şöyle buyrulmaktadır: “Ey nefs-i mutmainne (huzura ermiş) makamına eren kişi,nefs-i raziye (Razı Olmuş) ve nefs-i marziye (Razı olunmuş) olarak Rabbine dön(İrciî) . (Muhles) kullarıma dahil ol , (Zât) cennetime gir.“ Tasavvufta salik yani manevi yolcunun terakki ederek ve pek çok nefsi ve ruhi merhalelerden geçerek Hakk'a varmasını işaret eden kelime olarak kullanılır.
Sayfa 29 - Zemra YayınlarıKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.