Ştolts düşünmüştü ki, Oblomov’un uykulu hayatına zeki, sevimli, canlı ve biraz da alaycı bir kız sokmakla karanlık bir odaya bir lamba koymuş, içini aydınlatmış, ısıtmış, canlandırmış olacaktı. Halbuki, Oblomov’un hayatına bir lamba değil, bir havai fişek sokmuştu. Bunu ne kendisi, ne de tabii ki Olga ve Oblomov tahmin edebilmişlerdi.