Oğuz Atay'da Aydın Olgusu

Yıldız Ecevit

Oğuz Atay'da Aydın Olgusu Quotes

You can find Oğuz Atay'da Aydın Olgusu quotes, Oğuz Atay'da Aydın Olgusu book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
İç dünyaya geçiş, dış dünyadan tümüyle kopuş demektir. İç dünyada derinleştikçe kişinin maddesel özellikleri de zayıflar; ruhsal özellikler uç noktaya ulaştığı zaman da kişi ölür (Selim, Hikmet) veya ortadan kaybolur (Turgut)
“Sen de çok safsın derlerse, ben de onlara derim ki (...) Size göre kusur sayılan bazı yanlarımızı korumak istiyoruz."
Reklam
Wellek-Warren’ın dediği gibi "her insan, hatta en basit bir insan bile birçok tiplerin toplamıdır"
Onun çizdiği bireyler yaşama karşı savunmasızdır; içten ve sevgi doludur. "Canımlarım benim, seviyorum sizleri insan kardeşlerim. Durup dururken seviyorum işte... Kollarımı açıp bütün insanlığı kucaklıyorum." Turgut'tur, yalın bir duygusallık içinde bu sözleri söyleyen.
Atay, Türk aydının iç dünyasını, bilincinin tüm katmanlarını bir bilim adamı titizliği ile analiz eder; erdemlerini olduğu kadar yanlışlarını da gözler önüne serer.
Toplumun üstünde değerlere sahip olan ve yozlaşmış değerlere ayak uydurmak istemeyen bireyin topluma ters düşmesi kaçınılmaz bir olgudur: "Sen de çok safsın derlerse, ben de onlara derim ki; Size göre kusur sayılan bazı yanlarımızı korumak istiyoruz.
Reklam
Selim’in aşırı duygulu ve sevecen kişiliği, yaşamda tutunamamasının nedenlerinden biridir; Turgut’un "Selimlik" diye adlandırdığı özelliğin bir parçasıdır. Nedir "Selimlik"? Selimlik doğruluktur, çıkargözetmezliktir, sözünün eri olmaktır, içtenliktir, sevecenliktir, düşünebilme yeteneğidir; insanın kendisiyle hesaplaşabilme yürekliliğidir, kendisini açıkça, korkmadan yaşamasıdır. "Selimlik" bunların hepsinin bir bileşkesidir. Diğer taraftan "Selimlik", yirminci yüzyıl insanının bünyesindeki çelişkidir, iletişimsizliktir, kafkaesk korkudur, yalnızlıktır, yaşama karşı zayıflıktır, "kitap okumakla manav tarafından aldatılmaya engel olamamaktır”, tümüyle maddesel değerler üzerine kurulmuş bir düzende tutunamamaktır.
Günlük’te şöyle der;
“Halka büyük doğrular adına yalan söylemekten kurtulamamaktır sorunlardan biri. Kültürsüzlüktür. Duyarsızlıktır (....) yüzeyde çırpınmanın verdiği korkunun edebiyat heyecanı sayılmasıdır (.....) Belki -Kemal Tahir’in dediği gibi- günde 24 saat romancı olmanın gereğini duyanlar ya da duyacak olanlar vardır (......) bu Kemal Tahir’in dediği gibi kültür işidir (......) Küçük kafa ve beden yaşantılarıyla büyük fırtınalar koparılamayacağını sezmektir. Romanın bir ömür tüketmek işi olduğunu kavramaktır. Romancının kendi kendisinin felsefecisi, sosyologu, psikologu olması gerektiğini savunan yazar, "Halit Ziya’nın, Tanpınar’ın (Hatta Peyami Safa’nın) roman diye bir gerçeği, birçok gürültücüden daha çok hissettiğini, Kemal Tahir’in çok başka yoldan aynı gerçeği yaşattığını (.....)"
"Sen de çok safsın derlerse, ben de onlara derim ki(...) Size göre kusur sayılan bazı yanlarımızı korumak istiyoruz."
Dünya edebiyatındaki en etkileyici bürokrasi betimlemeleri Kafka'nın "Dava" ve "Şato" romanlarında bulunur. Kafka'nın bürokrasi dünyası, insanın içinde kaybolduğu uçsuz bucaksız labirentvari koridorları, akıldışı bir ülkeden gelmiş izlenimi uyandıran ulaşılmaz insanlarıyla tedirgin edici bir atmosfer içerir. Atay'ın "Tutunamayanlar"da çizdiği bürokrasi dünyası da insana yabancıdır; memurlar yaşamı insanın burnundan getirmek için görevlendirilmiş gibidirler: "Bir işin nasıl yapılacağından çok nasıl yapılmayacağını gayet iyi bilirler. Gerçek olumsuzluğun sultanıdırlar."
Sayfa 74
82 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.