Bizde öyle derler fark edilir seviyede okuyanlara;fazla kaptırma kafayı sıyırırsın.Bilmezler ki aslında sıyrıklardan kurtulmak için bir çırpınışın görüntüsüdür görülen.
İnsan zihninin işleyişi,belli bir noktadan sonra karanlık oda olmaktan öteye geçememektedir.Okuma eylemi,işte bu karanlık odada gerçekleşen bir zihinsel etkinliktir.
Genelde şiirle ilk tanışıklık insanın ilk acılarını yaşamaya başladığı zamanlara rastlanır.Anlatamama halinin getirmiş olduğu çaresizlik ,insanı derdine çare olacak sözlere götürür.Şiir en ilkel haliyle ve insanın da en ilkel tarafından hayatına girer.
Okumak kişiyi yalnızlaştırır. Daha çok bireysel bir hayatın içine sürükler . Çevresiyle arasına çizgiler çekmesine sebep olur. Okumaya yeni başlayanlar ve çevresindekiler için bu durum pek olumlu karşılanmaz İster istemez çatışmaların çıkmasını sağlar. Özellikle okuma kültürünün gelişip yaygınlaşmadığı toplumlarda bu, okur olma yolundaki insanlar için kafa karışıklığına yol açar. Okuyan kişi kitaplardan dolayı çevresindekileri üzdüğü düşüncesine kapılabilir, fakat yine de her zaman kazanan kafa karışıklığını yaşayandır. Aynı yönde ilerleyen insanlardan, farklı yöne gitmek isteyenler, her zaman ve şartta aynı sıkıntıları yaşarlar. Özellikle de düşünceye bağlı farklılıkların kabul edilebilirliği kolay olmaz. İnsanlık tarihine bakıldığında fikir farklılığından kaynaklanan ve sonuçları savaş haline kadar varan pek çok örneği görmek mümkündür. Burada, okumaya bağlı olarak yaşanan yalnızlığın sebep olduğu, kişi ve çevresi arasındaki çatışmanın, insanları üzecek boyutlara gelmesini normal karşılamak gerektiği anlayışı, meşrulaştırılmaya çalışılmamaktadır. Okumanın doğası gereği birey üzerinde olumsuz gibi algılanan etkisinin normalliğinin belirtilmesidir.
Çocuğun ailenin aynası olduğu genel geçer kabulü dikkate alındığında, ailede okuma bilincinin varlığı çocukların da ileriki hayatlarında okur olmaları açısından ciddi rol oynayacaktır.