Risale-i Nur Eğitim Programı

Olağanüstü Bir Hazinenin Keşif Yolculuğu

Ediz Sözüer

Olağanüstü Bir Hazinenin Keşif Yolculuğu Quotes

You can find Olağanüstü Bir Hazinenin Keşif Yolculuğu quotes, Olağanüstü Bir Hazinenin Keşif Yolculuğu book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Risale-i Nur hakkında bakınız büyük mütefekkir (düşünce insanı) Cemil Meriç ne demiş: “Risâle-i Nurları okumadan ne Türk Dili öğrenilebilir, ne de Türk düşüncesi öğrenilebilir. Risâle-i Nurlar bizim millî hazinelerimizdir. Said Nursi’nin kitapları tahkikî imanın birer kalesi; kendi gönlümüzden, kendi toprağımızdan fışkıran saf bir kaynak. Her eser kendi dili ile doğar. Risâle-i Nur’un dili, Kur’ânî ve İslâmî bir lisandır. Risâle-i Nurları anlamaya çalışmak, ancak bize nasip olabilecek en büyük mükâfattır” Edip, şair ve düşünce adamı Sezai Karakoç’un da Risale-i Nur’un bu topraklarda yaptığı büyük hizmetin hem halk tabakasında, hem de aydın insanlarda icra ettiği tesirin derinliğiyle ilgili şu tespiti kayda değerdir: “Risale-i Nur’un son derece etkili bir sesi ve üslubu vardır. Bir bakıma, Risale-i Nur, tek başına, bir İslam kültürü külliyatıdır. Onun, Anadolu’da okumamış insandan aydın insana kadar büyük bir kütleyi yeniden İslam kültürü ve inancıyla eğittiğini, âdeta Anadolu’da yeni bir kültür akımı doğurduğunu ve bir kültür savaşına girdiğini görmemek mümkün değildir.”
Sayfa 654 - Cinius
Hüsün ve cemâl ebedî, sermedî olduğundan, müştakların devam-ı vücudlarını ister. Çünkü, dâimî bir cemâl ise, zâil bir müştâka râzı olamaz. Zîrâ, dönmemek üzere zevâle mahkûm olan bir seyirci, zevâlin tasavvuruyla muhabbeti adâvete döner. Hayreti istihfafa, hürmeti tahkire meyleder. Çünkü, hodgâm insan, bilmediği şeye düşman olduğu gibi, yetişmediği şeye de zıddır. Halbuki, nihayetsiz bir muhabbet, hadsiz bir şevk ve istihsan ile mukabeleye lâyık olan bir cemâle karşı zımnen bir adâvet ve kin ve inkâr ile mukabele eder. İşte, kâfir, Allah’ın düşmanı olduğunun sırrı bundan anlaşılıyor. Onuncu Söz
Sayfa 523 - Cinius
Reklam
İnkâr, tüm kâinatı ve içindekileri, kıymetsizlikle ve anlamsızlıkla ve boşu boşuna gayesiz olarak var olmakla itham etmektedir. Hâlbuki böyle görmek ve kabul etmek, tüm kâinata ve kâinatta faaliyeti görünen bütün ilahî isimlere dehşetli bir hakarettir. Çünkü kâinat ve içindekiler, Allah'ın varlığına ve birliğine hem üstlendikleri vazifeler ile şahitlik edip delil olmakta, hem de ilahî maksatlara yönelik sayısız vazifeleri ile birlikte Allah'ı zikrederek ibadet etmektedirler. Bu durumda, inkâr basit bir fikrî tercih olmaktan çıkıyor. Kâinatın içindeki tüm yaratılanların ve bütün ilahî isimlerin hukukuna bir tecavüz, bir zulüm hükmünü alıyor. Bu hâliyle inkâr, insanın yaratılışını manen öyle bir şekilde bozuyor ki, bu dereceye gelen bir insanın, artık iyiliği ve hayrı kabul etmeye kabiliyeti kalmıyor. Bu sebeple de küfür ve inkâr, ayetin kesin hükmüyle, af edilemez bir suç oluyor.
Sayfa 555 - Cinius
Evet, küfür mevcudâtın kıymetini ıskat ve mânâsızlıkla ittiham ettiğinden, bütün kâinata karşı bir tahkir; ve mevcudât aynalarında cilve-i esmâyı inkâr olduğundan, bütün esmâ-i İlâhiyeye karşı bir tezyif; ve mevcudâtın Vahdâniyete olan şehâdetlerini reddettiğinden, bütün mahlûkata karşı bir tekzib olduğundan, istidad-ı insanîyi öyle ifsad eder ki, salâh ve hayrı kabule liyâkati kalmaz. Hem, bir zülm-ü azîmdir ki, umum mahlûkatın ve bütün esmâ-i İlâhiyenin hukukuna bir tecavüzdür.  İşte, şu hukukun muhâfazası ve nefs-i kâfir hayra kabiliyetsizliği, küfrün adem-i affını iktizâ eder. (Muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür. (Lokman Sûresi: 13) şu mânâyı ifade eder. Onuncu Söz
Sayfa 554 - Cinius
Hepimiz herhangi bir odaya girdiğimizde bir masa üzerindeki saatin ve gözlüğün ustalarını ve fabrikalarını iş üstünde görmediğimiz hâlde, o eşyalara baktığımız ilk anda onların bir kastî üretim sonucu vücuda geldiklerini tereddütsüz biliriz. O hâlde bize gereken şudur: Zihnimizdeki kalıpları kırmalı ve artık madde âleminde bilinçli insanlar tarafından üretilen cansız eşyalar için kullandığımız mantıkî çıkarımları, ancak bir bilinç ve bilgi ile meydana gelebilecekleri açıkça görülen canlı makineler için de işletmeliyiz.
Sayfa 519 - Cinius
Reklam
"Vicdanın ziyası, ulûm-u diniyedir.  Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecellî eder. O iki cenah ile talebenin himmeti pervaz eder. İftirak ettikleri vakit, birincisinde taassup, ikincisinde hile, şüphe tevellüd eder." | Münazarat, Sualler ve cevaplar
Sayfa 623 - Cinius
Türkler bu millet-i İslâmiyenin kahraman bir ordusudur. | Bediüzzaman Said Nursi
Sayfa 638 - Cinius
Düşünen ve anlayan muhataplar ve müşteriler olmazsa, tüm o sergilerin varlıkları ile yoklukları arasında bir fark kalır mı?
Sayfa 565 - Cinius
Âdeta yerde, güneşin harareti karşısındaki bir su damlasının tüm çabasına karşı ilerlemesi ve buharlaşıp yok olmaktan kurtulması nasıl zorsa; fitnesinden ve manevî tahribatından tüm peygamberlerin ümmetlerini sakındırdıkları âhir zamanın dehşetli vaziyeti karşısında bizler aynen öyleyiz. Hâlbuki aynı hakikate inanan ve hayatlarında bunları yaşamaya gayret eden insanlarla birlikte olmak ve kendimizi bir akarsuyun içine atmak ve onun kuvvetinden yararlanarak akıp gitmek bambaşkadır. Böyle bir manevî gücü terk etmek ise aklî değildir. Hem ayet ve hadisler de hep topluluk (İslamî tabiriyle cemaat) içinde bulunmamızı şiddetle teşvik ve tavsiye ediyor.
Sayfa 610 - Cinius
42 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.