Büyük yazarların gözlem ve ruh tahlili konularında ve bunlar sonucunda edindikleri izlenimleri yazıya dökme hususunda muazzam derecede yetenekleri vardır. Yazarları "büyük" yapan ana unsurlar bunlardır.
İşte bu kitabın yazarı, yani kitaplarını okuyan herkesin gönlüne taht kurabilmiş yazarımız Dostoyevski bu iki özelliği bardaklardan taşırırcasına uhdesinde barındırıyor ...Gözlemlerini ifade etmekle kalmıyor, okuyucusuna tespit ettiği sorunlarla ilgili öneriler veriyor.
Gelelim kitaba. Bilindiği üzere yazar hayatının bir kısmını sürgün olarak geçirmiştir. Bu sürgün hayatında içinde bulunduğu ortam ve kişileri işte bu romanda bizlere bütün detaylarıyla anlatmıştır. Hapishane içerisinde gün nasıl geçirilir, insan katleden caniler, siyasi suçlular, askeri suçlular nasıl insanlardır, bu kadar suçlu bir arada nasıl ve hangi koşullar altında yaşamaktadırlar? Suçlular ve otorite arasında arasındaki ilişki nasıldır? Hangi tepki suçlular arasında hangi etkiye yol açmaktadır? İnsan o koşullarda nasıl hissetmekte ve tarifi mümkün olmayan kafes hayatını akıl sağlığını yitirmeden nasıl sürdürmektedir? Yazarımız bu ve bunun gibi birçok merak uyandıran sorunun cevabına kitapta yer veriyor.
Kitap hakkında izlediğim ve okuduğum yorumlarda gördüğüm kadarıyla, kitap akış içeren bir kurguya sahip olmadığı için okuyanların bir kısmı tarafından sıkıcı bulunmuş. Eğer okuduğunuz kitaplarda "kurgu" olmazsa olmazınız ise, evet bu kitap size göre değil diye düşünebilirsiniz. Fakat şahsi kanaatim Dostoyevski gibi büyük yazarların tüm kitapları okunmalı ve anlaşılmalı. Kesinlikle buna değecektir.