Yazarın Sibirya sürgününden edindiği deneyimleri okuyuculara aktardığını görüyoruz. Dostoyevski'de görülen ruhsal melankoli hali bu romanda da etkileyici biçimde işlenmiştir. Sibirya'da 4 yıl süren hapis günlerinden derleyerek oluşturduğu bu anı-roman onu eski saygınlığına tekrar eriştirmiştir.
Duyduğuma, okuduğuma göre, başkasına karşı çok büyük bir sevgi duymak, biraz da ona karşı bencil olmakmış. Ama bu hareketin neresinde bencillik olduğunu bir türlü göremedim doğrusu...
Böylelikle Dostoyevski'nin okuduğum 6. kitabını da tamamlamış bulundum. İlk incelemem "Insancıklar" 4 puan vermiş kitabı, başarılı bulmadığımı ve sebeplerini açıkça belirtmiştim. Ondan daha sonrada inceleme yapmadım. Diğer 4 kitabı da aynı üslüpla başarılı bulamadığımdan (Yeraltından Notlar-Kumarbaz hariç değil ama uzak) gerekte
Quidam’a Selam olsun...
Bunlar hep baharın etkisi!
Kitap okuyamıyorum...
Bu kitabı o kadar zor bitirdim ki..
Memleketime bahar gelmiş, kuşlar böcekler ötüyor...papatyalar gülümsüyor...güneş göz alıcı...Deniz çok girilesi...Dondurma yenilesi...Etraf çilek kokuyor...
Beni bu
Sibirya’dan Silivri’ye... Ölüler Evi’nin hayaleti hala tepemizde geziyor!
Dostoyevski ile 10. buluşmamız, yazarın Sibirya’da geçirdiği sürgün yıllarını Aleksandr Petroviç Goryançikov adlı bir karakter üzerinden anlattığı Ölüler Evinden Anılar kitabı ile gerçekleşti...
Ölüler Evi’ndeki misafirliğim genel itibariyle keyifli geçmekle beraber zaman zaman oldukça sıkıldığım bölümlerin de yaşandığını itiraf etmem gerek.