Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ölüm Daha Güzeldi

Ahmed Davudoğlu

Ölüm Daha Güzeldi Sözleri ve Alıntıları

Ölüm Daha Güzeldi sözleri ve alıntılarını, Ölüm Daha Güzeldi kitap alıntılarını, Ölüm Daha Güzeldi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 1966 yılında Konya'da düzenlenen müftüler seminerinde laikliğe aykırı beyan ve telkinlerde bulunduğu gerekçesiyle Konya İkinci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 22 Mart 1968 tarihinde bir yıl ağır hapis, Kırşehir'de dört ay zorunlu ikamet ve memuriyetten ihraç cezalarına çarptırıldı. 15 Mart 1971'de memuriyetle ilişkisi kesildi. Cezasını tamamladıktan sonra ilmî çalışmalarını evinde sürdüren Davudoğlu 7 Nisan 1983 tarihinde vefat etti ve Eyüp Kabristanına defnedildi.
(Köyünde) Gece ve sabah namazlarında cemaati camiler almaz, cemaate gelemeyenlerin hâli sorulur; icap ederse hemen yardımına koşulurdu.
Reklam
Doğduğum zaman ben bir hayli hırçınlık etmişim. Bu sebeple beni hocaya okuttuklarında Hoca Efendi kendilerine: "Bu çocuğu öteye beriye okutmaya götürmeyin; onda okunacak bir şey yok; o Allah'a ibadet ediyor. İnşaallah büyüdüğü zaman âlim olacak." dermiş. Bundan sonra merhum ebeveynim beni bu sevda ile büyütmüşler..
Deliorman Türkü dindardır. Namazını kılar, orucunu tutar. Yalan söylemez, dolandırıcılık bilmez, hele içki, kumar, fuhuş gibi yasaklardan son derece kaçınır. Küçüklüğümüzde içki içen bir kimse dinden dönmüş sayılırdı. Bir köyde oruç yiyen bir kimseden şüphe edilirse, artık onunla kimsenin bir münasebeti kalmazdı.
Bugün vicdan sarsıntısı, iman buhranı o dereceye varmıştır ki, Müslüman aileleri içinde dinle alâkası olmadığını açık açık ilan edebilen fertlere ve onların bu küstahlığını hazmederek; gençliklerine, çocukluklarına bağışlayabilen ana-babalara her yerde rastlamak mümkündür. Lâ havle velâ kuvvete illâbillâh! Bu azim cinayetler karşısında insanın kanı donacak gibi oluyor. Müslüman bir ana-baba, evladının küfrüne nasıl razı olur ya Rabbi!
Sayfa 184Kitabı okudu
Beni tevkif için eve iki genç geldi. Kendilerini içeri aldıktan sonra sarığımı giyerek yanlarına geldim. Ayağa kalktılar. Oturmalarını rica ettim. Ve kendilerini tanıyamadığımı söyledim. Derken biri sesle ağlamaya başlamaz mı! "Tanıyamazsın Hocam, tanıyamazsın! Allah kahretsin biz de bu meslekten ekmek yiyoruz! Bize ne söylediler; karşımıza ne çıktı!..." dedi. Ben arkadaşına yavaşça: "Siz polis misiniz?" dedim. "Evet Hocam!" cevabını verdi. Ağlayanı rica minnet yerine oturttuk. Kendilerine acele tarafından birer kahve ikram ettim. İçmeyecek oldular. "Oğlum bu rüşvet değil! Ben sizden beni serbest bırakın diye bir ricada bulunacak değilim, misafirisiniz! Birer kahvemi için hemen gideriz." dedim. Onlar kahvelerini içerken ben de sarığımı bırakarak hazır oldum. Ve kahveyi yapan hanıma kapıdan: "Allah'a ısmarladık, biz gidiyoruz!" diye seslendim. Kadıncağız kuşkulu olduğu için: "A, sen nereye gidiyorsun?" diye sordu. "Bu gelenler polismiş, beni tevkife gelmişler. Sen haftada bir gelir beni ziyaret edersin." dedim. "Bırak canım şakanın sırası mı?" dedi. Şaka yapmadığımı anlayınca olduğu yere yaslanarak ağlamaya başladı. Kendisini kısaca teselli ederek yolumuza çekildik.
Sayfa 156Kitabı okudu
Reklam
Kampın medhaline büyük harflerle yazılı bir levha asılmıştı. Bu levhada Bulgarca Izpravitelmo selişte D. C. Rositsa, yani "Tehzip Köyü Millî Emniyet Rositsa" ibaresi yazılıydı. Türkçesi, bu bir terbiye kampı idi. Burada komünizmi sevmemek terbiyesizliğinde (!) bulunanlar terbiye ediliyordu. Kampın mevcudu 1800 kişi imiş. İki yüz adım aşağıda ayrı bir müdürün idaresinde 1300 mevcutlu başka bir kamp da varmış. Kamp sakinleri hep bizim gibi mahkûm edilemeyen suçlulardanmış. İçlerinde kültürsüz adam hemen hemen yokmuş. Dört general, bilmem ne kadar albay ve zabit, 50-60 avukat, 20 kadar doktor, 80'den fazla öğretmen, 18 gazeteci ve mühim miktarda da mühendis, mimar vesaire varmış.
Sayfa 120Kitabı okudu
Aklıselim sahibi bir insan, değil kendisinin veya evladının; düşmanının bile ateşte yanmasına razı olamaz. İşte İslamda cihad bu hikmete mebni meşru kılınmıştır. Küffar, bize dinimizden dolayı düşmandır. Halbuki dinimiz, onlara karşı cihadı emretmekle, onlar hakkında en büyük iyiliği emretmiştir. Çünkü cihad, onları da Müslüman yaparak ebedî cehennem azabından kurtulmalarını sağlamak için farz kılınmıştır. Ama küffarın akıl almaz hamakatları, bu inceliği anlamaya mânidir.
Sayfa 185Kitabı okudu
Ben şayet bu elektrik cereyanı içinde ölürsem, hiç olmazsa bir iman tazeleyeyim ve kefereye son bir ihtarda bulunayım diye işaret etmiştim. Nitekim öyle de yaptım. Benden cevap bekleyen kara kâfireye: -"Eğer beni öldürmeye memur isen masanın üzerindeki tabanca ile vur. Böyle eziyet çektirme. Zira bu yaptığın yanına kalmaz. Akıbet bundan beterini çekersin." dedim. Teğmen hiddetlenmişti. O ne bekliyordu, ne ile karşılaşmış. -"Sen bana bunları söylemek için mi işaret ettin?" dedi. "Evet!" dedim. "Tabanca ile ölmek bal yemek gibidir. Beynine bir kurşun yedin mi uyuyuverirsin, biter gider. Fakat ben seni işte böyle çektire çektire geberteceğim." dedi. Ve arkasından hemen maskeyi başıma geçirdi.
Sayfa 103Kitabı okudu
Umarım bu küçük eser okuyucuyu hem güldürecek hem ağlatacaktır. Zaten benim hayatım ezdad (zıtlar) ile doludur. Bana hayatımda kral sofrasına oturmak nasip olduğu gibi, bir kuru sarmısak sapına muhtaç olmak da mukaddermiş. Kral sofrasına Hicâz'da oturdum. Sarmısak sapını da Sofya'da tutuklu iken açlıktan yemeye çalıştım; fakat kuru olduğundan boğazımdan geçmedi. Ne diyelim mukadderatim böyle imiş. Bugünkü hâlime yüz binlerce şükürler eder, Allahu Zülcelal'den kusurlarımın affını niyaz ile okuyucularıma iki cihan saadeti dilerim.
78 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.