"Zevk prensibinin de ötesinde bir dürtümüz var. Başka bir içgüdü, açlık kadar temel, aşk kadar karşı koyulmaz bir içgüdü."
"Ne içgüdüsü?" diye sordu Colette.
"Ölüm içgüdüsü."diye yanıtladı Freud.
"Öldürme arzusunu mu kastediyorsunuz? " diye sordu Younger.
"Bu içgüdünün bir tarafı," dedi Freud. "Esas olarak ölüme duyulan özlemdir. Yok etmeye duyulan özlem. Sadece başkasınınkini değil; kendimizinkini de."
"İnsanların ölmek istediğini mi düşünüyorsunuz?" diye sordu Colette.
"Evet," dedi Freud. "Hücrelerimize, atomlarımıza işlemiş. Evrende iki tane temel güç vardır. Biri cisimleri birbirine çeker. İnsanlar da bu şekilde meydana gelir ve çoğalır. Fizikte bu güce yer çekimi denir, psikolojide ise aşk. Diğer bir güç cisimleri birbirinden ayırır. Ayrılma, parçalanma, yok etme gücü. Eğer haklıysam, kainattaki her bir gezegen, her bir yıldız yer çekimiyle birbirlerine doğru çekilmekle kalmaz; bizim göremediğimiz bir geri tepme gücüyle birbilerini iterler. Organizmada, bu güç, tıpkı bir ateş böceğinin alevlere yaklaşması gibi hayvanların da ölümün peşinden koşmasını sağlayan dürtüyü harekete geçirir. "
Ölümün varlığını bilerek, ölüm korkusunu düşünmeksizin yaşamanın üç yolu vardır. Bunlardan ilki bu düşünceyi “bastırmak”tır; ölümün bir gün geleceğini düşünmeden, sanki hiç gelmeyecekmiş gibi davranmaktır. Çoğu zaman pek çoğumuzun yaptığı da budur. İkinci yol ise tam tersidir: memento mori. Ölümü hatırlamak. Ölümü bir an olsun aklından çıkarmadan yaşamak. Ne de olsa, kimse o günün son günü olduğunu düşünen bir adamdan daha fazla hayatın tadını çıkaramaz. Üçüncü yol kabullenmedir. Ölümü kabullenmiş ama gerçekten kabullenmiş bir adam hiçbir şeyden korkmaz ve yaşadığı tüm kayıpları insanüstü bir olgunlukla karşılar. Bu üç stratejinin ortak bir noktası vardır. Üçü de yalanlardan ibarettir.
Ölüm sadece bir başlangıçtır; işin zor kısmı sonrasıdır. Ölümün varlığını bilerek, ölüm korkusunu düşünmeksizin yaşamanın üç yolu vardır. Bunlardan ilki bu düşünceyi bastırmaktır, ölümün bir gün geleceğini düşünmeden, sanki hiç gelmeyecekmiş gibi davranmaktır. Çoğu zaman pek çoğumuzun yaptığı da budur. İkinci yol ise tam tersidir: memento mori. Ölümü hatırlamak. Ölümü bir an olsun aklından çıkarmadan yaşamak. Ne de olsa, kimse o günün son günü olduğunu düşünen bir adamdan daha fazla hayatın tadını çıkaramaz. Üçüncü yol kabullenmedir. Ölümü kabullenmiş ama gerçekten kabullenmiş bir adam hiçbir şeyden korkmaz ve yaşadığı tüm kayıpları insanüstü bir olgunlukla karşılar. Bu üç stratejinin ortak bir noktası vardır. Üçü de yalanlardan ibarettir. Korku ise en azından daha dürüst bir duygudur.