Bu adamı seviyorum. Kitabı okumaya başladığımda, ne yalan söyleyeyim Virata'nın ilk önce kadın karakter olduğunu düşünmüştüm... taaki yargıç olduğu kısma gelene kadar...
Düşünürümüz Stefan Zweig yine yapmış yapacağını, öyle güzel öyle birbirine orantılı bir şekilde kurgulamış ki hikayeyi hiç bir şekilde kurgu birbirinden kopmuyor bir bütün şekilde ilerliyor.
Virata, Kral'ını korumaya, her zaman onun yanında olmaya söz vermiş ve sözünü de yerine getirmiş. Lakin savaş sırasında bir çift göz ile karşılaşıyor ve bu gözlerin düşman safına geçmiş farkına varmadan kendisinin öldürmüş olduğu ağabeyine ait olduğunu anlıyor. Anlıyor anlamasına da işte o an ile birlikte Virata'nın hayatı hikayenin akışıyla birlikte değişmeye başlıyor.
Günahsız yaşamak için her şeyi yapmaya ve her şeyden vazgeçmeye çalışan, kendini arayan Virata kendi içsel dünyasında arınma yaşıyor ve yine hayat ile kendisi arasında çelişiyor. Ne kadar kendi hayatını, kendi isteklerini kontrol etmeye, yön vermeye çalışsa da aslında bazı şeylerin kendi kontrolünde olmadığını anlıyor.
Adalet, temizlik, içsel huzur, kendini sorgulama ve arayış üzerine ele alınmış mükemmel bir yapıt.