ÖLÜMÜN EŞİĞİ
Ölümün Eşiği kitabının yorumuyla sizlerleyim. Bilim-kurgu türünde bir kitaptı. Okurken anlamakta zorlandım. Türkler'in uzaya insanlı araç gönderme deneyimini ve daha sonrasındaki yaşanan maceraları anlatıyor.
Ölümün Eşiği kitabından bahsedecek olursam; Yusuf Kaptan ve on iki asker çok kritik bir görev için uzaya
"Millî maç kazanılmış gibi ellerde bayraklar, arabalardan yarı sarkmış insanlar. Sokaklarda ne yaptığını bilmeden ayaklanan kadınlı erkekli kümeler vardı Türk insanının sevinci böyleydi."
"Bunların hiçbiri oradaki on iki askeri ilgilendirmiyordu, neden bu kadar üstünde duruyorlardı anlamış değildi Yusuf. Görevi anlatırsın, silahı verirsin gönderirsin bu kadar basitti."
Konya Uzay Üssü'nden kalkış yapan Fetih, 13 alanında uzman çalışanıyla yörüngeye oturmuş, bakım işlerini yapmaya başlamışlardı. Arada ufak sorunlar çıksa da işler süresinde bitmiş, dönüş yolculuğuna geçmişlerdi. Dünya'ya yakınlaştıkları sırada tüm devreler kapanmaya başlar. Ne olduğunu anlamadan herkes yere
"....... Artık özgürsün bankaya talimatımı verdim sana yüklüce bir ödeme yapılacak. Evlen, zugunların olsun. Mutlu ve huzurlu ol dilerim bundan sonra."
....... Sonra gayriihtiyari "Bu aptallık!" dedi. Şimdi dili de beyni de açılmıştı. Mektubu eline alıp tekrar okumaya başladı. Sanki önce okuduğu yanlıştı ya da bu mektup yeni gelmişti. Umut'la tekrar okudu. ......
Mektupta dünkü sunumu ile ilgili tek satır yoktu. Rusu'daki görevinden alınmış ve Hermesut'a 400 birdun uzaklıktaki ağbutukta (yukarı kutup) geregen sınırı olan Baragan'daki şehir hastanesine başcerot olarak atanmıştı........
........ Ya da müebbet veya idam cezası alanların katıldığı vahşice uygulanmakta olan Baginbor (kaç-kurtul) oyunlarında aç yelbükelerin önünde bulurdu kendini. Oradan da kurtulması imkânsızdı. Yelbükeler daha ilk fontunuda parçalarlardı onu.