Ömer Nesefi’de Tevhid Düşüncesi

İbrahim Bayram

Ömer Nesefi’de Tevhid Düşüncesi Posts

You can find Ömer Nesefi’de Tevhid Düşüncesi books, Ömer Nesefi’de Tevhid Düşüncesi quotes and quotes, Ömer Nesefi’de Tevhid Düşüncesi authors, Ömer Nesefi’de Tevhid Düşüncesi reviews and reviews on 1000Kitap.
Nesefi, Allah'ın, insana korku ve ümit veren şimşeği göstermesinin ve gökten yağmur indirmesinin O'nun varlığının delillerinden biri olduğunu bildiren ayetin?” tefsirinde benzer açıklamalar getirir. Allah'ın, insanlara hem kendileri hem de hayvanlarının nasipleneceği bitki ve otların bitmesi için bulutlardan yağmur indirdiğini, onların hem ikamet hem göç anında bundan istifade ettiklerini kaydeder. O'nun yağmurdan önce bir müjde mahiyetinde şimşek çaktırdığını, burada bir yandan insanların kalplerinde bereket ümidi doğarken, diğer yandan yıldırım endişesine kapıldıklarını belirtir. Bu noktada yine ayetin mantukuna bağlı olarak tüm bu işlerin, tefekkür eden kimseler için çeşitli deliller içerdiğini zikreder.”
Yine Allah'ın göğü yükselttiğinden bahseden ayetin?” tefsirinde, oradan vahiy ve iyilikler dışında muhtemelen suyu kastederek bereketler indirdiğini söylemek suretiyle ikisi arasındaki eşleştirmeyi teyit eder.” Yayılma niteliğiyle anılıp üzerine yeminde bulunulan rüzgarların”? tefsirinde de onların yağmurdaki işlevine dikkat çekerek, rüzgarların bulutları yağmur yağdırması için harekete geçirip havada yayılmasına aracılık ettiğini belirtir.” Bir diğer ayetin”! tefsirinde de rüzgarların sebep olduğu ve harekete geçirdiği bulutlar aracılığı ile yağmurların yağdığını kaydeder."8?
Reklam
Nesefi, O'nun gökten suyu bir ölçü içinde indirip yerde tuttuğunu, dilese onu oradan gidereceğini bildiren ayetin” tefsirinde de bazı açıklamalar yapar. O'nun suyu, mahlükata yeterli geleceğini, onların ürünlerine faydalı olacağını ve yaşamlarını kolaylaştıracağını bildiği bir miktar üzere indirdiğini belirtir.** Nitekim gökten belirli bir ölçüyle suyun indirildiği ve onunla ölü memleketin diriltildiği bilgisini veren ayetin”? tefsirinde de ölçüyü; mahlükatın ihtiyacı kadar, ölü memleketi ise; ota muhtaç kuru yer şeklinde açıklamaktadır.”* Müellif suyun yeryüzünde kalmasını ise pınarlarda ve benzeri yerlerde tutulması ile izah eder. Dilese o suyu yeryüzünden gidereceğini ve pınarları kurutacağını, buna bağlı olarak insanların ne kendileri ne hayvanları ne ekinleri ne de bahçeleri için su bulamayıp, susuzluktan helak olacaklarını kaydeder. Bir şeyi inşa etmeye kâdir olanm elbette onu yok etmeye de güç yetireceğini söyler. Bütün bu durumlar üzerinden Allah'ın, hem bu güzellikleri var etme hem de onları devam ettirme hususunda insanlara olan yardımını haber verdiğini belirtir.
Fahreddin er-Râzi de Allah'ın yaratmış olduğu şeyler ve onların kendi içerisindeki düzeninden hareketle kendi varlığına ulaşılmasını beyan ettiği ayetlerin yorumunda kulların maslahat ve faydasını öne çıkaran izahlar geliştirir. Bu manada o, En'âm süresi ilk ayetinde yerin ve göklerin yaratılması üzerinden hamdi kendisine tahsis eden Allah'ın yer kelimesini müfret kalıbında kullanırken, gök kelimesini niçin çoğul kalıbında kullandığının cevabı aşamasında bunun enteresan bir örneğini verir. Ona göre sema, fail (yapan/veren), yeryüzü ise kâbil (kabul eden) konumundadır. Bu noktada tek bir kabul eden/alıcı yeterli iken, fail /veren için durum farklıdır. Eğer o veren tek olursa, bu durum âlemin maslahatını sekteye uğratır. Ama o fail /veren, çok olur da farklı şekillerde yer ile bağlantılar sağlanırsa, âlemin maslahatı güçlü bir şekilde tesis edilmiş, örneğin dört mevsim gerçekleşmiş olur. İşte bu incelikten ötürü yer kelimesi müfret, gök kelimesi çoğul kalıpta kullanilmiştir.
Kur'an'da Allah'ın varlığı, birliği ve kudretinin bir delili mahiyetinde ortaya konulan hadiselerden biri de yeryüzü ve gökyüzünün yaratılması ve bu hususta kulların maslahatının gözetilmesidir. Burada yaratılma daha çok kudretinin, onun mahlükatın faydasına en elverişli şekilde gerçekleşmesi ise ilminin bir sonucudur. Bu noktada ilminin neticesi, kudretinin ise tezahürüne vasıta konumunda olan irade sıfatı da elbette önem arz etmektedir. Sırasıyla ilim, irade ve kudret sıfatını takip eden, yaratma ile ortaya çıkan kâinatın herkesi kuşatan bölümünü teşkil eden yeryüzü ve gökyüzü, yine insanın bir şekilde karşısına çıkan dağlar ve yollar Allah'ın varlık ve birliğinin nişanelerinden birini teşkil etmektedir.
Ömer Nesefi, kuşlar üzerinden gerçekleştirdiği çıkarımı ayetin mantukuna bağlı olarak bal arıları üzerinden de dile getirir. Bu manada Allah'ın, kendilerine verdiği ilham neticesinde arılardan çıkan balın şifa olduğunu, düşünen toplumlar için bunda ibretler bulunduğunu bildiren ayetin” tefsirinde O'nun varlığına atıf yapan ifadeler kullanır. Buna göre küçük cismi ve zayıf yaratılışının gösterdiği üzere arının, balı kendi üretmesi mümkün değildir. Bal, arıyı diğer uçan canlılardan ayıran ve ona bu işi yaptıran bir varlık sayesinde ortaya çıkar. Bu durum, ortağı ve benzeri olmayan güç sahibi ve tek olan bir Yaratıcının varlığına kanıt teşkil eder. Müellif, bu noktada içlerinden peygamberler çıkan, süreti, aklı ve derecesi yüksek olan insan karşısında; kıymeti düşük, bedeni zayıf bir varlık olan arının, ardında şifa kaynağı olan bal bırakmasının ancak ilâhi irade ile açıklanabileceğine dönük Kuşeyri'den bir alıntıda da bulunur.?*
Reklam
14 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.