Ömrüm' Ali Kemal'in hayat hikâyesidir.Kendisi tarafından yazılmıştır, 'Ömrüm' ismini o vermiştir. Son büyük eseridir. Kendi gazetesi olan 'PEYAM'ın haftalık edebi ilavesinde tefrika halinde çıkmıştır. İlk kez Kasım 1913'te. O zaman 22 tefrika çıkmıştır, sonra yayım durmuştur, 'PEYAM' Hükümetin emriyle kapatılmıştır. Beş sene sonra, Ağustos 1919'da, tekrar açılmıştır. 'Ömrüm', bazı tashihlerle, baştan yayımlanmıştır. Bu kere 32 tefrika çıkmıştır, sonuncusu 8 Nisan 1920'de. 'Ömrüm' tamam değildir, Ali Kemal'in yalnız gençliğini, hayatının ilk yarısını kapsamaktadır. 'Ömrüm'ü yazmaya başladığı vakit niyeti başka idi, bütün hayatını, tüm maceraları ve cidallariyle anlatmak istemişti. Bunu yapmadı. Niçin? Cevabı o vermiştir, yine 'Ömrüm'de. Mülkiye'nin dördüncü sınıfında iken, Batıyı görmek ve Batıdan öğrenmek hevesiyle Paris'e hareket ettiği zaman iskelede arkadaşları tarafından nasıl uğurlandığını anlatıyor. Aralarında o zaman mevcut saf ve samimi havayı hasretle belirttikten sonra şöyle devam ediyor: Fakat heyhat... dünya dedikleri bu aşağı muhitte o mahasin, o maali yaşar mı? Günler, seneler geçtikçe o muhabbet, o safvet de azaldı. Bazen ölüm araya girdi. Fakat yaşayanlardan ölümden daha fena haillerle, hailelerle ayrıldık. İttihat ve Terakki dedikleri veba, afet nasıl kardeşi kardeşten bile ayırdı ise kısmen onları da benden öylece uzaklaştırdı. Ne ise, "lal olursun dinlesen bir safha tab-ı sineden." O faslı büsbütün kapamak daha hayırlıdır. Ali Kemal işte bunu yaptı. O faslı kapadı ve hayatının ikinci yansındaki o çekişmeli, üzücü, tatsız havadan bahsetmedi. Hayallerle, ümitlerle dolu gençliğini anlattı ve orada durdu. Ama biz yine, boşluğu bir dereceye kadar doldurmak için, hayatının kalan kısmını, "Ömrüm Sonrası" başlığı altında ayrı bir bölümde özetledik. Bunu yaparken yazılarından pasajlar kullandık, hakkında değer yargıları vermekten, başkalarının verdiklerini zikretmekten, mümkün olduğu kadar, kaçındık. İşi okurlarımıza bıraktık...