Daha sonraki senelerde insanın aklında kalan şeyin bir yüz, bir çift el ya da bir sesin tonu değil de o insanla birlikte yaşanılan anıların ve o anki duyguların tekrarından oluşan derin bir iz olduğunu anlayabildi. Bazı renklerle, bazı kelimelerle, tarif edilemez bazı kokularla bezenmiş eşsiz bir duyguydu bu. Anılarımız belirli kokularla, bazı sembollerle, renklerle yaşamını sürdüren incecik ışık dilimleriydi karanlık zihnimizde. Artık hiçbir zaman yakalayamayacağımız, avcumuzun içine alıp okşayamayacağımız, vakti gelince yerine bırakamayacağımız kimi parlak, kimi sönmeye yüz tutmuş ışık dilimleri.