Ve olur da bir gün bir sarayın basamaklarında, bir uçurum kenarındaki çimlerde ya da odanızın o iç karartıcı sessizliğinde kendinize gelip de; rüzgâra, dalgalara, yıldızlara, kuşlara, saatlere, kaçışan, uğuldayan, sürünen, yuvarlanıp giden, şarkı söyleyen, konuşan ne varsa; dönüp: "Saat kaç?" diye sorsanız; rüzgâr, dalgalar, yıldızlar, kuşlar ve saatler: "Sarhoş olma vakti!" diye cevap verir size.