"Örümcek Kadının Öpücüğü", başından sonuna, son derece maharetli bir edebiyatçının ilmek ilmek ördüğü bir edebiyat şaheseri. Öyle ki; dilin güzelliği, üslûbun etkileyiciliği en üst seviyelerde dolana dolana insanın içini edebiyat sevgisiyle dolduruyor... bir yazar böyle bir eser yazabiliyorsa edebiyata tutunmak için herkesin umudu olmalı. Bu incelikli, âhenkli dille; bu yoğrula yoğrula lezzeti çoğalan üslûpla bize insanın söyleşmeye, hâlleşmeye ihtiyaç duyduğu ve dilin insana verilmiş en güzel armağanlardan biri olduğu söyleniyor aslında. Kitabı seneler sonra yeniden okumayı düşünüyorum. Bunca sene içerisinde böylesine bir tada çok az kitapta denk geldiğimi söylemem lâzım; meselâ Toni Morrison'ın 'En Mavi Göz'ü, Sâmiha Ayverdi'nin 'Yolcu, Nereye Gidiyorsun?' adlı eseri, Anne Rice'ın 'Vampirle Görüşme'si , Nabokov'un 'Lolita'sı aklıma ilk gelenler... Karakter yaratamayan nice edebiyat eseri arasında Manuel Puig'in başyapıtı, dilin kendisinin bir karaktere dönüştüğü, benzeri kolay kolay görülemeyecek, görülse bile tadı kolay taklit edilemeyecek bir edebiyat örneği. Edebiyat anlatmaksa, Örümcek Kadının Öpücüğü hakikaten büyüleyici, insanın gönlünü kamaştıran bir dille anlatıyor... işte bu, has edebiyat demek.
Mutlaka; ama mutlaka okumanızı öneririm.