Osmanlı Askeri Tarihi

Gültekin Yıldız

Osmanlı Askeri Tarihi Quotes

You can find Osmanlı Askeri Tarihi quotes, Osmanlı Askeri Tarihi book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Osmanlı nüfusunun yarıya yakınını oluşturan farklı gayrimüslim topluluklar da 1909 yılına kadar, donanma için küçük ölçekli askere almalar hariç, büyük ölçüde askerlik hizmetinden muaf tutuldular. Gayrimüslimlerin ödemekle mükellef tutulduğu cizye vergisinin yerini alan iane-i askeriye ya da bedel-i askerî adları altında alınan ödemeler, geçici bir uygulama gibi başlamış olsa da zamanla bir kural halini alarak onları resmen askerlikten muaf kıldı.
Sayfa 109 - Timaş Yayınları
Koca Yusuf Paşa'nın Sultan III.Selim'e hitaben kaleme aldığı satırlar, siyasi iradenin o tarihlerde nasıl bir askerî kuvvet hayali kurduğunu açıkça gözler önüne sermektedir: "Bize bir takım asker lazımdır ki, emrimize bağlı, hükmümüzü yerine getirir ola, padişah ulûfesi yiyip, gece ve gündüz tüfeği elinde bıçağı belinde olup, dur dediğimiz vakit dura, git dediğimiz vakit gide, gereğine göre bir yerde beş sene bekleye ve savaştan başka bir işi olmaya. Eğer bizim devletimizde talimli, birbiriyle bağlantılı, düzenli kâfire karşılık verebilecek kadar asker tedarik edilirse, ihtiyaç olduğunda düşmana cevap verip, yedi kralı feth eyleriz."
Sayfa 57 - Timaş Yayınları
Reklam
Klasik dönemde denizlerdeki en büyük rakipleri olan İspanya, Venedik ve Portekiz'e benzer olarak Osmanlılar da, hem ülkelerinin jeopolitik konumu hem de hakim unsur olan Türklerin kültürel mirası sebebiyle, tam bir deniz gücüne dönüşemediler, okyanus ölçekli bir büyük strateji geliştirmediler. Bunun bir neticesi olarak, Osmanlılar 18. yüzyılın sonlarından itibaren sadece karadaki komşularıyla değil, başta İngiltere olmak üzere bölgeye yabancı deniz güçleri ile de asimetrik bir rekabet içine girmek zorunda kaldı.
Sayfa 47 - Timaş Yayınları
Hem III.Selim'in Nizam-ı Cedid hem de II.Mahmud'un Asâkir-i Mansure projelerinde, Osmanlı yönetici elitinin ordunun yeninden yapılandırılmasını meşrulaştırmak için kullandıkları anahtar kavram, düşmana ona benzer bir şekilde karşılık vermek (bi'l misl mukabele) olmuştu. Osmanlı sultanları ve devlet ricalinin bununla kastettikleri, karşı karşıya geldikleri Hıristiyan Avrupa orduları hangi silah, teknik ve taktiği kullanıyorlarsa kendi silah güçlerinin de bunlara başvurmasının bir mecburiyet olduğuydu.
Sayfa 65 - Timaş Yayınları
Osmanlı askere alma sistemi, 1846-1909 arasındaki dönemde gönüllü profesyonellikten yurttaş askerliğine doğru bir dönüşüm geçirdiyse de, pratikte hiçbir zaman bütün nüfusu kapsayan umumi bir zorunlu askerlik uygulaması halini almadı. Bunun için, önce II.Meşrutiyet döneminin 1909 tarihli askerlik kanununu ve arkasından da Birinci Dünya Savaşı arefesinde çıkartılıp Türkiye Cumhuriyeti döneminde de büyük değişiklikler geçirmeden yürürlükte kalacak Askerlik Mükellefiyeti Kanunu'nun hayata geçirilmesini beklemek gerekecekti.
Sayfa 108 - Timaş Yayınları
Dönemin meşhur komutanlarından Keçeçizade İzzet Fuad Paşa'nın 93 Harbi'ndeki gözlemlerine dayanarak yaptığı eleştiriye bakılırsa, "kozmografyayı, kimyayı, fizik bilimini, uzay ve yerçekimini, kadastroyu, integral ve differensiyal hesabını bilen subaylar vardı. Fakat sıra bir büyük karakol kurmaya veya bir kol yürütmeye geldiğinde çok güçlük yaşıyorlardı."
Sayfa 96 - Timaş Yayınları
Reklam
Bir imparatorluk olarak anılsa da Osmanlı Devleti, 19. yüzyılda kolonizatör güçler arasına katılmadı. Ordusunun ihtiyacı olan insan gücünü, her sınıf lojistik malzemeyi ve enerji kaynaklarını giderek küçülen ülke havuzundan karşılamaya çalıştı. Ayrıca 1768'den 1918'e dek yaklaşık 150 sene boyunca neredeyse bütün muharebeler ülke topraklarında kabul edildi. Böylelikle, savaş lojistiği ve finansmanının ülke ekonomisini tüketici etkisine, sıcak çatışmaların beşeri coğrafya üzerindeki yıkımı da eklenmiş oluyordu. Bunlara, savaş araçlarının hazır mamul olarak ithal edilmesinin maliyeti ile birlikte savaş tazminatları da eklenince, Osmanlılar 19. yüzyılın ortasındaki mali durumlarını tarif için lugatlerine Fransızca crise kelimesine karşılık buhranı sokmak zorunda kaldılar.
Sayfa 48 - Timaş Yayınları
Dünyada ilk başarılı buharlı gemi inşası, Amerika'da Mühendis Robert Fulton tarafından 1807'de gerçekleştirildi. Nehir botu olarak tanımlanan Clermont inşa edildi. Geminin makinesi Watt ve Bulton markaydı ve İngiltere'den getirilmişti. 100 tonluk geminin boyu 49,2 metreydi. İlk buharlı savaş gemisi ise 1814'te yine Amerika'da suya indi. Demologos adını taşıyan 59,1 metre uzunluğundaki gemi 2475 tondu ve 30 topu bulunuyordu. Hareketi sağlayan çark geminin merkezine yerleştirilmişti. Ancak Demologos'ta uygulanan bu merkezî çark sisteminden verim alınamadı. Çözüm için buharlı vapurlarda çark geminin her iki kenarına yerleştirildi. Bu yüzden vapurlara yandan çarklı deniliyordu.
Sayfa 186 - Timaş Yayınları
Kadrolu askerlerden farklı olarak yılın tamamında maaş almayan, emeklilik ya da işgörmezlik tazminatı gibi özlük hakları bulunmayan, elbiselerinden silahlarına bütün teçhizatlarını kendileri karşılayan sözleşmeli savaşçı toplulukları, kısa vadede cephedeki asker mevcudunu artırmaya çalışan devlet adamlarına cazip geliyordu.
Sayfa 61 - Timaş Yayınları
Küçük Kaynarca, 1878 Berlin Antlaşması'ndan önceki, Osmanlı'nın en büyük kaybının belgesidir. Bu antlaşma ile yalnızca Kırım ve hinterlandı elden çıkmayacak, pâyitaht İstanbul dahil olmak üzere bütün Karadeniz kıyıları Rus tehdidi etkisine girecektir.
Sayfa 42 - Timaş Yayınları
Reklam
Osmanlı Askeriyesi'nde Paralı Askerler
Sekban, levend, deli, tüfekçi isimleriyle bilinen bu savaşçıların tek derdi geçimlerini sağlamak olduğundan, kendilerini istihdam eden ister devlet ister mahalli güç sahipleri olsun, işverenlerine karşı herhangi bir ideolojik ya da manevi bağ hissetmiyorlardı. Sefer zamanı cephede ordunun kalabalık olmasına yarasalar da muharebe performansları oldukça düşüktü. Paraları ödenmediği zaman işi hemen bırakıyor; düşman biraz üstünlük sağlayınca firar ediyor; kendi liderleri dışında kimsenin sözünü dinlemiyorlardı. Standart bir askerî eğitim görmedikleri ve aynı silahları kullanmadıkları için, bunlardan taktik ve stratejik düzeyde etkin büyük birlikler oluşturmak da neredeyse imkânsızdı. Daha ziyade gayrinizami harp şartlarında kullanılmaya elverişli müfrezeler halindeydiler.
Sayfa 58 - Timaş Yayınları
1768-74 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Kırım'ın kaybı ile belirginleşmeye başlayan yeni strateji arayışları, 1787-1792 Osmanlı-Avusturya ve Rusya Savaşı'ndaki mağlubiyet sonrasında resmî ifadesini bulmuştu. Anılan ilk harpten sonra Küçük Kaynarca Antlaşması'nı imzalamak zorunda kalan Osmanlı ricalinden Ahmed Resmî Efendi, kayıplara karşı İstanbul'daki muhalif seslere şu cevabı veriyordu: "Kızıl elma zannettiğiniz Boğdan'ın al yanaklı elmasına benzemez." Bunu takip eden ve yine hezimetle neticelenen ikinci Rus savaşı sırasında yeniçerilerin savaşmak istememesi üzerine kışlık ordugâh olan Şumnu'da toplanan meşveret meclisinde ise şu hükme varılmıştı: "Eldeki orduyla kıyamete dek harp edilse, düşmana karşı zafer elde etmek mümkün değildir."
Sayfa 49 - Timaş Yayınları
Osmanlı İmparatorluğu ile Çarlık Rusyası arasında 9 Ocak 1792 tarihinde imzalanan Yaş Barış Antlaşması, Osmanlı siyasi ve askerî tarihinde bir dönüm noktasıdır. Bu antlaşma, 1774 Küçük Kaynarca Barışı ile baş aşağı edilen Karadeniz havzasındaki stratejik vaziyeti Ruslar lehine genişletirken; Osmanlıların Karadeniz kontrolünü geri alma çabalarının kesin olarak sona erdiğini ilan ediyordu.
Sayfa 313 - Timaş Yayınları
Son dönem Osmanlı harpleri birçok açıdan neredeyse kesintisiz bir süreç oluşturur: 1912'deki Balkan Savaşı'ndan başlayıp 1914-1918 arasındaki Birinci Dünya Savaşı'ndan geçerek İstiklâl Savaşı'nın sona erdiği 1922 yılına kadar bir "On Yıllık Savaş" döneminden bahsetmek mümkündür. Hatta bu zincire, kapsam ve önem açısından biraz daha kenarda dursa da, 1911-1912'deki Trablusgarp Savaşı'nı ekleyerek zaman aralığı biraz daha da genişletilebilir.
Sayfa 287 - Timaş Yayınları
II.Meşrutiyet döneminin ilk etkili Harbiye Nazırı olan Mahmud Şevket Paşa'nın, 1910'da Fransa ordusunun icra ettiği ve uçakların ilk kez kullanıldığı Picardie manevralarına bir Osmanlı askerî heyeti göndermesi, bu alanda bir dönüm noktası oldu. Aynı sene Trakya/Karıştıran bölgesinde yapılan Osmanlı manevrasında mavi kuvvetlerin bir gece yürüyüşü yaparak kırmızı kuvvetleri yenilgiye uğratmasından Osmanlı Erkân-ı Harbiyyesi'nin çıkardığı ders, "kırmızı kuvvetlerin hava gücü olsaydı mavi kuvvetlerin yürüyüşünün gözetlenebileceği" şeklindeydi.
Sayfa 231 - Timaş Yayınları
75 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.