Osmanlı İmparatorluğu 1-2

J. Von Hammer

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
... Kostantin Dragozes Şehzade Orhan tahsisatını istemekten vazgeçerek padişaha, yeniden gönderdiği elçiler aracılığı ile, "yemin bozma" olarak adlandırdığı şu yeni hisar yapma meselesinden şikâyetçi oldu ve bu projeden vazgeçilmesini, ayrıca belli olan verginin de alınmasını diledi. Sultan Mehmed hızlı bir öfkeyi belirten bir davranışla elçilere şu cevabı verdi: "Ben sizin şehrinize karşı bir proje hazırlamış değilim. Ve böyle bir girişkenliğim de yoktur. Kendi ülkemin güvenliğinin gerektirdiğini yapmak 'yemin bozma' demek değildir. İmparatorunuzun, Macarlarla birleşip de babamın Rumeli'ye geçmesini engelledikleri zaman, ne kadar güç bir durumda kaldığımızı unuttunuz mu? Kadırgalarınız boğazı kapadı. Babam Sultan Murad, Cenevizlilerden yardım istemek zorunda bırakıldı. Ben o zamanlarda henüz pek genç olarak Edirne'de idim. Babam, Rumeli yakasında bir hisar yapmaya daha Varna Savaşı'nda and içmiştir. O andı şimdi ben yerine getiriyorum. Kendi topraklarımın üzerinde gönlümün istediği şeyi yapmama karşı gelmek için elinizde ne hak, ne de güç vardır. İki yaka da benimdir; Anadolu sahili benimdir. Çünkü halkı Osmanlı'dan ibarettir. Rumeli sahili de benimdir. Çünkü siz savunmasını bilmiyorsunuz. Gidiniz, efendinize söyleyiniz ki; şimdi Osmanlı padişahı kendinden öncekilere hiç de benzemez. Şimdi benim iktidarımın eriştiği yerlere onların hayalleri bile yetmemiştir."
Sayfa 200 - İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2. Baskı "Boğaz İçinde Rumeli Hisarı'nın Yapılışı"Kitabı okudu
Macar ordusunun toplamı ancak on bin kişiden ibaret bulunduğu hâlde, bu kadar az askerle, Türklerin Avrupa'dan çıkarılacağı böbürlenilerek söyleniyordu. O zamanki Lehlilerin geleneğine göre ordunun eşyası ne kadar çok olursa o kadar iyi olurdu. Bu bakımdan herkesin âdeta evini de beraber getirdiği sanılırdı. Askerin ardından iki bin yük arabası yolları dolduruyordu. Niğbolu'da Eflak prensi Drakul, Macar ordusuna katıldığında beş bin kişilik bir kuvvet daha kazanılmış oldu. Drakul'un bu girişkenliğin tehlikelerini anlatmaya çalışması ve "Padişah ava çıktığında bile maiyetinde bulunan askerin onların ordusunun toplamından fazla olduğunu" söylemesi, boşuna oldu. Öylesine ki: Hunyad ile Drakul arasındaki tartışmada, bu ikincisi kılıcını çektiğinden hemen tevkif edildi. Ancak epey altın vermek ve oğlunun komutası altında da dört bin kişilik bir yardımcı kuvvet getirmeye söz vermekle kendini kurtarabildi.
Sayfa 180 - İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2. Baskı "Sultan Murad'ın Varna Savaşı'ndan Önce Yeniden Tahta Çıkışı"Kitabı okudu
Reklam
Mustafa'nın maiyetinde henüz epey asker bulunuyordu. Savaşın sonucu hakkında Murad oldukça tasalanıyordu. Bu durumda İvaz Paşa, Cüneyd'in maharetli bir komutan olduğu kadar usta bir hain olduğunu bildiğinden, onu kandırarak Murad'ın tarafına çekmeyi düşündü. Böylece Mustafa en güçlü dayanağından yoksun kalacaktı. Cüneyd'e kendi kardeşi Hamza Bey'le bir mektup yollayarak Mustafa'yı bırakması karşılığında, sadece kendini Osmanlı Devleti'nin uyruğunda olduğunu bilmek şartı ile Aydın ilinin idaresini vaad ediyordu. Mustafa'ya da ayrı bir mektup yazarak Cüneyd'in askerin büyük bir kısmı ile düşman tarafına geçeceğini ve kendisini Sultan Murad'a teslim edeceğini gizlice haber veriyordu. Bu yeni hile de birincisi kadar başarılı oldu. Her iki mektup da paşanın istediği amacı sağladı. Mustafa, Cüneyd'den şüphelenerek güvensizlik göstermeye başladı. Cüneyd de nerede menfaat görse oraya kapılanmaya hazır olduğundan İvaz Paşa'nın teklifini kolaylıkla benimsedi. Bir gece Mustafa'nın ordusunda herkes uyurken, gümüş ve altından en değerli eşyasını aldı; silah arkadaşlarından kendisine en çok bağlı olan yetmiş kişi ile oradan çıkarak Aydın yolunu tuttu. Kaçaklar çadırlarında ışıkları yanar durumda bırakmış olduklarından, gidişleri ancak şafak vakti anlaşıldı. Bu haber hemencecik orduda yayıldı. Mustafa'nın askerlerini dehşetli bir korku aldı. Şefleri tarafından bırakıldıklarını sanarak taraf taraf dağıldılar. Sonunda öyle oldu ki, Mustafa kendi yanında uşaklarından başka kimsenin kalmadığını görünce Lapseki'ye, oradan Gelibolu'ya süratle gitmek zorunda kaldı.
Sayfa 154 - İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2. Baskı "Düzme Mustafa'ya Üstün Gelinmesi, Uluâbad Savaşı"Kitabı okudu
... Tersanede bin amele yeni donanma yapımı işleri ile uğraşıyordu. Osmanlı padişahlarının fütuhat için projelerine bu kadar elverişli bir zaman olmamıştı denebilir. Şarlken ve Fransuva, rekabetleri ile birbirlerinin kuvvetlerini tüketiyorlardı. İkinci Lui'nin küçük yaşta bulunması, Macaristan'ı asilzadelerin tiranlığına bırakmıştı. Onuncu Leon, bir Alman papazı ile, yani bizzat Luther'le çekişiyordu. Bu türlü haller içindedir ki, Süleyman, Rodos'un fethini kararlaştırdı.
Sayfa 455 - İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2. Baskı "Kanunî Sultan Süleyman'ın Nitelikleri ve Bazı Yapılan İşler"Kitabı okudu
Sultan Selim, teşrifatçı olarak, aynı zamanda şair ve nüktedan olan Şemsi Paşa'yı görevlendirmişti. Çünkü Şahkulu da nüktedan ve kültürlü bir zat olarak şöhret yapmıştı. Şahkulu şehre geldiği zaman altın ve gümüş içinde, renk renk elbiseler giyinmiş askeri görünce Şemsi Paşa'ya dönmüş: "İşte gerçekten gelin alayı." demişti. Şemsi Paşa da: "Evet, Çaldıran'da gelinlerini almaya giden bu alaydır." cevabını verdi. (Çaldıran'da şah kaçınca, hanımı esir olmuştu). (...)
Sayfa 690 - İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, 2. Baskı "İran Elçilik Heyeti Barış Anlaşması"Kitabı okudu
Reklam
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.