Niccolò Machiavelli, Yavuz Sultan Selim'in tüfekli birlikleri için şöyle diyordu: "Büyük Türk, İran şahını ve Suriye sultanını, tüfeklilerin gürültüsüyle ürkütmüş ve şaşırtmıştı."
Özellikle küçük ateşli el silahlarının askeri devrimin önemli bir ana argümanı olduğu esasından hareket edilecek olursa, bunun barutun yayılımının tersine batıdan doğuya uzandığı, bu durumda da Osmanlıların bir anahtar rol oynadığı düşünülebilir.
Varna Savaşı'nda Macarların "wagenburg" savunma sistemi (arabalarla oluşturulan savunma hattı), Osmanlılar için meydan muharebe usulleri açısından belirleyici olmakta gecikmedi. Muhtemelen bu tarihten itibaren meydan savaşlarında sahra topları, hafif toplar ve tüfeğe benzer silahlar (arkebüz) kullanımı gündeme geldi. II. Kosova Savaşı sırasında Osmanlıların top ve tüfekle takviye edilmiş ana merkezi, savaşın kaderinde etkili oldu. Burada arabalarla takviye edilmiş savaş sistemi, sahra topçusu ve tüfekçilerle desteklenmekteydi. Sahra topçusu ve wagenburg savunma tertibatı, daha önce Bohemya'da Husçular (1419-1436) tarafından kullanılmıştı. Osmanlılar da bunu kendi ana sistemlerinin bir parçası haline getirdi, yani top, tüfek ve arabalar ekleyerek mevcut ana "seyyar kalesi"ni daha da güçlendirdi. Böylece "tabur cengi" kavramı üretilmiş oldu.