İnsan, Mekan ve Beşerî Münasebetler

Osmanlı Şehri

Mehmet Karagöz

En Yeni Osmanlı Şehri Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Osmanlı Şehri sözleri ve alıntılarını, en yeni Osmanlı Şehri kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"İstisnasız bütün Türk-Osmanlı şehirleri, su kültürünün çok yüksek olduğu merkezlerdi. Her şehrin mimari özellikleri arasında çeşmeler, sebiller, sarnıçlar, bentler, kemerler ve kuyular çok önem taşıyordu."
Sayfa 92 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
"Türk-Osmanlı şehirleri, kadim Türk/Asya şehirlerinde olduğu gibi genellikle yamaçlarda kurulmuştu. Böylelikle hem ovalara hâkim bir mevkide hem de dağlara yakın yerde bulunuyordu."
Sayfa 88 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Osmanlı hukukuna göre mahalle ahalisi, birbirlerine karşı sorumİuydu ve dolayısıyla mahallelerinde olan bir olayı aydınlığa çıkarmak ve eğer olayın faili tespit edilemezse, zararı karşılamak durumundaydı. Bundan dolayı, mahalleli, subaşı ve diğer ehl-i örf taifesinin itham ve takibine uğramamak, adlarının kötüye çıkmasını önlemek için, aralarına karışmış, iyilik ve doğrulukla tanınmayan kişileri mahallelerinden ihraç etme yoluna başvurmuşlardır. Bu meyanda mahalle ahalisi, kendilerini rahatsız eden, ahlâk ve namus dışı davranışlarda bulunan kişileri mahalleden çıkartma hakkına sahipti. Mahallelinin bu yaptırım gücünü Osmanlı hukukundan aldığı bilinen bir husustur.
Sayfa 154Kitabı okudu
Mahalle ahalisinin gözünde bir kişinin güvenilir olup olmadığının tespitinde değişik ölçüler söz konusuydu. Meselâ, bir kimsenin beş vakir namaz için camiye sürekli gitmesi mahalleli için komşularının katında kendisinin tanınır ve güvenilirliğinin bir ölçüsüydü. Bununla ilgili sicillere yansıyan örnekler çoktur. Mahallelerde ihraç için gerekçe gösterilen ve kendisine isnat edilen suçlar arasında; fısk, fesat ehli olma, kötü sözler sarf etmenin yanı sıra târik-i salâr olması da bulunmaktaydı. Bu, kişinin hem dindar biri olarak biliniyor hem de bir dindara yakışmayacak sıfatları taşıyor olmasıdır. Mahallede suçlanan davalının lehinde veya aleyhinde tanıklık yapmak mümkündür. Mahallesinde iyi ya da kötü olarak tanınıyor olmak kişinin suçlu veya masum olduğunun kanıtlanmasında çok önemli işleve sahipti. Bu bakımdan mahalleli kişinin iyi halinin ve kötü halinin esas bilgisi olmaktaydı. Belgelerde, kötü hale gerekçe teşkil eden suçlamalar arasında kendi halınde olmama, kotü sozlü, birlikte olunması yasak olan kişilerle duşup kalkma, fitne ve fesad ehli olma, huysuz, geçimsiz, kanun dışı davranışlar üzere olma, alkollü,içki tüketme, kendi nefsi arzularına tabi olma, aile fertlerine karşi kötü davranma vb. husular yer almaktadır.
Sayfa 153Kitabı okudu
Osmanlılarda, ahlâk kitaplarında klâsikleşmiş farklı bir söylem dikkati çekmektedir. Ahlâk kitaplarında, kişiler devlete karşı değil, herkes yekdiğerine yani çevresindeki kişilere karşı sorumlu tutulurdu. Bunun en güzel örnekleri mahallelerde yaşanırdı. Her bir mahalleli bir diğer komşusuna sorumlu olarak eğitilirdi. Öyle ki, kişilere, komşularının hatalarına tahammül etmeleri öğütlenirdi. Her kişi “Gecenin bütün her şeyi örttüğü gibi kişi de gördüğü, tanıdığı komşusunun suçunu örterdi". Eğer suç aleniyet kazanmamışsa, kişi ile Allah arasındaki alana terk edilir ki; bu durum suçtan ziyade, günahtı. Pekâlâ, mahalledekilerin “aleniyete/açıklık” çıkan suçlarını nasıl anlamak lazımdır? Bu durum Osmanlı ceza hukukunda “tazir” olarak adlandırılır. 'Ta'zir Arapça bir kelime olup, “engellemek, te'dib ermek; desteklemek, saygı göstermek” mânalarında karşıt anlamlı kelimelerden (ezdâd) olan ta'zir fıkıhta had suçları ve cinayetlerdeki gibi belirli cezası bulunmayan suçlara verilecek, miktarı ve uygulanması yöneticiye veya hâkime bırakılmış cezaları ifade eder. Tazir kökünden gelen filler, “desteklemek, saygı göstermek” cezası kapsamında verilen kararlarla ilgilidir.”
Sayfa 152Kitabı okudu
Bugün insanının teknolojinin kölesi, idari ve mali güçlerin kötü aleti olduğu yakın zamanlar bir tarafa bırakılırsa insanoğlu yaratıldığı günden itibaren bir parçası olduğu tabiarı kendi yaratılış maksadına uygun olarak düzenlemeyi Şuurlu bir varlık” olarak esas almıştır. Nitekim şehirli ve medeni olmak insanın hayatını kolaylaştıran vasıtaları değiştirmek ve geliştirmek değil, insanı belli bir aşamaya ulaştıran iç durum, ruhi bir meseledir.” İnsan faaliyetleri; ilim ve irfanla “kıymet” derecesine ulaşacağı için yolculuğu “enfüsi” ve “afaki” olarak yürümek hâli üzere olmalıdır.
Reklam
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.